ABD’nin gelecek Ulusal Güvenlik Danışmanı General Michael T.Flynn, önce kendi kuşağının en parlak istihbarat subaylarından biri olarak göklere çıkarıldı, ardından ise İslamofob ve işkenceci olarak yerin dibine sokuldu. Geçen süre içerisinde Başkan Barack Obama’ya karşı çıktı ve başkanlık adayı Donald Trump’ın saflarına katıldı.
Clinton’cu basın, fazlasıyla kötü niyetli bir yaklaşımla, ABD’nin gelecekteki Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael T.Flynn’ı İslam düşmanı ve işkence yanlısı olarak tanımlıyor. Peki gerçekler ne söylüyor?
Flynn, ailesinin istikrarına bağlı İrlanda kökenli bir Katolik. Çok sportif olan Flynn aynı zamanda hem takım, hem de bireysel sporları yapıyor, ama güç kullanımı gerektiren sporlar yerine hareketli sporları (water polo, surf gibi) tercih ediyor.
Kendi kuşağının en parlak istihbarat subaylarından biri olarak kabul edilen Flynn –Temmuz 2012 ila Ağustos 2014 döneminde Askeri İstihbarat Ajansı (DİA)’yı yönetti- ve kendi örgütünün çalışma yöntemini sorguladı. Ona göre, sofistike casusluk aygıtlarının sistematik bir şekilde kullanılması, insan kaynaklı istihbaratın niteliğiyle eşdeğerli sonuçlar sağlamıyor. Ve raporları birçok görselle gerçekleştirilen sunumlar şeklinde verme eğilimi, karmaşık durumların anlaşılmasına imkan vermiyor. Güzel panolar ve fotoğraflar yerine yazılı bir analiz daha etkilidir. Son olarak istihbaratın niteliği, başka analistlerinkiyle karşılaştırılmasına bağlıdır. Dolayısıyla ABD’nin alışkanlıklarının tersine, ülkenin ve müttefik ülkelerin diğer istihbarat örgütleriyle işbirliği ve bilgi alışverişi çok önemlidir. Kısacası hepsi çok klasik olan ama ülkesinin gelenek ve görenekleriyle tamamen çelişen görüşler bunlar.
On beş yıla yakın bir süredir üzerinde yoğunlaştığı cihatçılıkla ilgili olarak, Kuran’ı anması ve bunun dilini kullanmasına karşın İslamcılığın dinle hiçbir ilgisinin olmadığı sonucuna vardı. O yalnızca bir siyasi ideolojidir. Rahatsız edici olduğu kadar doğru olan bir şey varsa o da cihatçıların Müslüman halkın bir bölümü içerisinden elde ettiği desteğin, köklerinin bizzat İslam’dan alıyor olmasıdır. Müslümanların dinine ilişkin görüşünü açıklamamış olsa da, Donald Trump’ın ekibine Lübnan kökenli Profesör Gabriel Sawma’nın girmesini sağladı. Sawma, onu İslam’ın çok hoşgörülü bir yorumunu yapmaya iten, Kuran’ın Suriye’deki kökenlerine ilişkin bir kitabın yazarı.
Michael Flynn ve Hillary Clinton-Barack Obama ikilisi arasındaki çatışma Ağustos 2012’de, Levant bölgesindeki cihatçılara ilişkin bir gizli notun yayınlanması sonrasında patlak verdi. Belgenin gizliliği kaldırılan bölümünde Flynn, cihatçıların Suriye Arap Cumhuriyetine karşı savaştıkları ve Suriye ve Irak arasında at üstünde yaşayan kabile halkları tarafından desteklendikleri gözleminde bulunuyordu. Bu durum onları, sponsorları Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’nin stratejik çıkarlarına da uygun bir şekilde, Suriye’nin Kuzey-Doğusunda bir emirlik kurmaya götürebilirdi. Bu belgeyi –Fransa’nın Suriye’ye karşı savaşı yeniden başlatmasından hemen sonra- Obama yönetiminin IŞİD’in kuruluşuna verdiği desteğe karşı çıkmayı denemek için yazdığını anlattı.
İşkence konusunda ise birçok kez kendi beyanatlarının, işkencenin yaygınlaştırılmasına cesaret vermek şeklinde anlaşılmaması gerektiğini anlattı. Cihatçılarla işkence ettikleri ve öldürdükleri için savaşıyorsa, işkence uygulamış olan silah arkadaşlarıyla dayanışmasını bozmayacağının ve gerekli olduğunda kendisinin de işkence yapıp öldürmekten kaçınmayacağının bilinmesinin önemli olduğunu söylüyor. Ama onun niyeti bu değil ve Afganistan’da işkencenin uygulanmasına müdahale etti.
Bizimle iletişimde kalınız
Bizi sosyal ağlardan takip ediniz
Subscribe to weekly newsletter