Acil durum : Bu makaleyi diğer dillerde yayınladığımız sırada, Polonya istihbarat servisinin koordinatörünün belirttiğine göre yazarı tutuklanarak hapse atıldı [1].

Varşova, 8 ve 9 Temmuz 2016 tarihlerinde Kuzey Atlantik Konseyinin Devlet ve hükümet başkanları zirvesine ev sahipliği yapacak. İttifakın bu 25inci zirvesinin, 2014’te Newport’ta varılan mutabakatı geliştirmesi bekleniyor. Özellikle İttifakın doğu kanadının savunmasını sağlayacak şekilde Doğu Avrupa’da bir Acil Müdahale Gücünün oluşturulması söz konusudur. Polonya Dışişleri Bakanı Witold Waszczykowski, zirve sırasında Polonya topraklarında NATO ve ABD daimi üslerinin kurulmasının duyurulacağını daha şimdiden açıkladı.

Zirveye 2 500 katılımcının ve 1 500 gazetecinin izlemesi bekleniyor. Varşova’nın merkezinde yer alan ulusal stadyuma toplantı için el konuldu. Terörist tehditlere karşı koymak ve muhalif siyasi partilerin zirve sırasında düzenleyeceklerini duyurdukları protesto gösterilerini önlemek üzere güvenlik önlemleri arttırıldı.

Zirvenin hazırlığıyla paralel olarak, başlıca hedefi Rusya’nın sözde saldırgan eylem ve planları karşısında korku salmak olan yoğun bir medya kampanyası yürütüldü. Tarihsel belleğe yönelik savaş da bu uzun vadeli kampanyanın bir parçasını oluşturmaktadır. Bu noktada, tarihsel gerçeklerin yeniden değerlendirilmesinin ve Sovyetler Birliğinin 1945 Büyük Zaferindeki rolünün yok sayılmasının, NATO « tarihini » yazanların, fırsat buldukça doğrudan yerel işbirlikçi hareketlere başvurmayı ve faaliyetlerini Sovyetler Birliğine karşı « bağımsızlık mücadelesinin » bir örneği olarak sunmayı tercih ettiği Baltık ülkelerinde ve Romanya’da bir tarihsel ve siyasal karşılığının olduğunu kabul etmemiz gerekir.

Kurtuluşun Polonya halkını Hitler’in soykırımından kurtarmadığına ilişkin teze destek bulmanın çok zor olduğu Polonya’da durum farklı algılanıyor. Modern tarihin yeniden biçimlendirilmesi Polonya Ulusal Bellek Enstitüsü gibi kamu kurumlarının eşgüdümünde gerçekleştirildi. Yürütülen bütün bu faaliyetlerin hedefi, Doğu Avrupa halkının Rusya’nın ezeli düşman ve saldırgan olduğunu görmezden gelmesini sağlayan anıtlara bakmamasını ve Nazi Almanya’sının Kızılordu tarafından kurtarıldığını hatırlamamasını sağlayacak şekilde bilişsel uyumsuzluğu önlemektir.

Tarihsel olgulara yönelik algının yeniden biçimlendirilmesi, oldukça karmaşık bir proje olan bu uzun vadeli savaşın parçasıdır. Zirveden önceki iki ay içerisinde amaca ulaşmak imkansızdır. Bu arada başka çabalar yürütülebilir.

Enformasyon savaşı kapsamında, Orta Avrupa medyaları düzenli olarak Kaliningrad bölgesindeki nükleer başlıkların konuşlanmasına ilişkin belgeler yayınlamaktadırlar. Bu bölgenin Rusya Federasyonuna ait bir toprak parçası oluşu, komşu ülkeler için dahi bir tehdit olarak sunulmaktadır. Güney kanadında buna benzer bir rol, tehdit algılamasının tırmanışı sürecinde Transdinyester’e düşmektedir. Böylece Transdinyester, Romanyalıları ve daha da düşük bir oranda Bulgarları korkutmak için kullanılırken, Kaliningrad, Baltık ve Polonya halklarını korkutmakta kullanılmaktadır.

Enformasyon savaşı sistematik olarak ve profesyonel bir şekilde yürütülmektedir. Her şey Doğu Avrupa’da füzelere karşı « savunma » sistemlerinin konuşlandırılması sırasında kamuoyunun hazırlanması gerekliliğiyle başladı.

İran’ın Batı ile ilişkilerinin normalleşmesi süreciyle birlikte, NATO’nun halkla ilişkiler sorumluları nihayet bir gerçeği kabul etmek zorunda kaldılar: füze sistemleri sadece hayali bir « Rus tehdidini » önlemeye yöneliktir.

Polonya, Doğu Avrupa’daki silahlanma yarışında Kuzey ve Baltık bölgelerinde başat rol oynamaya soyunuyor. Romanya da kendi hesabına, Karadeniz’de inisiyatifi ele geçirmeye çalışıyor. Ama altı aydan fazla bir süredir Rusya’ya karşı koalisyonun lideri olarak hareket eden Türkiye’nin varlığında, bu biraz zor gibi görünüyor. Aynı Türkiye bazı jeopolitik hevesler de sergilemektedir.

Bununla birlikte Bükreş, Pentagon’a başka hizmetler sunma imkanı bulabilmek için Washington’un Recep Tayyip Erdoğan’a hiç güven duymamasının yarattığı iklimden yararlanmayı denemektedir. Romanya Savunma Bakanı Mihnea Motoc tarafından önerilen, Ukrayna ve Gürcistan gibi henüz İttifaka üye olmayan ülkelerin katılımıyla Karadeniz’de bir filo oluşturulması girişimi, bu yaklaşımı ortaya koymaktadır.

NATO zirvesinin hazırlıkları ABD Dışişleri Bakanlığınca titizlikle yakından gözlenmiştir. John Kerry’nin yardımcısı Anthony Blinken yakın zamanda çok sayıda Doğu Avrupa ülkesini ziyaret etti. Doğu’da meslektaşlarıyla yaptığı görüşmeler özellikle bir konu etrafında yoğunlaşıyordu: Doğu bloğunun eski üyeleri zirve sırasında, özellikle NATO’nun Doğu kanadında inşa ettiği düzenek ve bunun ulusal bütçelerle finansmanı konusunda Washington’u kayıtsız şartsız desteklemeliydiler.

Blinken, Rusya’nın zirveden önce NATO kuvvetlerini kışkırtmak niyetinde olduğunu öne sürdü. Buna kanıt olarak da Rus Hava Kuvvetlerinin Baltık Denizi’nde gerçekleştirdiği devriye uçuşlarını gösterdi. Öte yandan, Rusları asıl kaygılandıran şeyin, muhtemelen INF (Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler) Anlaşmasını [2] ihlal eden ABD savaş gemilerinin varlığı olduğunu itiraf etmeyi unuttu. Ama ABD’lilere göre, enformasyon savaşında bundan söz etmemekte yarar var.

Blinken, ABD Başkanının Polonya’nın başkentinde kendini rahat hissetmesi için elinden geleni yaptı. Varşova, zirveyi en uygun koşullarda organize edebilmek için, tabii ki terör kaygısıyla, toplantı süresince düzenlenecek her türlü gösteriyi yasakladı.

Bütün bunlar, ABD yanlısı yeni Avrupa’nın patronu Barack Obama’nın rahatlığını sağlamak için yapıldı. Bu arada, Polonya Savunma Bakanlığının zirve organizasyonunda yapacağı resmi masraflar 40 milyon dolara ulaşacak: bu tehlikeli bilgi yanlış anlamalara yol açabilir ve Polonya halkını zirve sırasında gerginliği arttırmaya yöneltebilir.

Çeviri
Osman Soysal

[1NATO, Polonyalı muhalefet lideri Mateusz Piskorski’yi tutuklattı”, Tercüme Osman Soysal, Voltaire İletişim Ağı , 22 Mayıs 2016.

[2Avrupa’da nükleer tırmanış”, yazan Manlio Dinucci, Tercüme Osman Soysal, Il Manifesto (İtalya) , Voltaire İletişim Ağı , 21 Nisan 2016.