ABD’nin Suriye ve Afganistan’dan geri çekilmesi ve General Mattis’in istifası, dünya düzeninde süregelen altüst oluşu doğrulamaktadır. ABD, ne ekonomik, ne de askeri alanda artık ilk sırada değildir. Ulusötesi sermayenin çıkarları adına savaşmayı sürdürmeyi reddetmektedir. Eski müttefikleri, Rusya ve Çin’in yükselişini kabul ederken, önderlik ettiği ittifaklar dağılmaya başlamaktadır.
19 Aralık 2018’de ABD güçlerinin Afganistan’dan kısmen ve Suriye’den tamamen geri çekileceğinin açıklanması yıldırım etkisi yarattı. Bu etki, açıklamanın ertesi günü, Savunma Bakanı James Mattis’in istifasıyla devam etti. Başkan Trump’ın muhaliflerinin ifadelerinin aksine bu iki insan birbirine saygı duymakta ve aralarındaki görüş ayrılığı, askerlerin geri çekilmesiyle değil, ama bunun doğuracağı sonuçların yönetim tarzıyla ilgilidir. ABD dünyada bir kopuşa ve altüst oluşa yol açacak bir tercihle karşı karşıyadır.
Her şeyden önce, yanlış yönlendirmede bulunmamak için, Trump ve Mattis arasındaki işbirliğinin koşullarını ve amacını hatırlatmamızda yarar vardır.
Donald Trump, Beyaz Saray’a gelişi sırasında silahlı kuvvetleri yeniden yönlendirmek için yeterince otorite sahibi üç üst düzey askeri yanına almaya özen göstermişti. Michael Flynn, John Kelly ve özellikle de James Mattis; bunlar ya gittiler, ya da gitme yolundalar. Her üçü de, Obama döneminde kendi hiyerarşik üstleriyle çatışmış büyük askerlerdir [1]. Irak’ta bir iç savaş çıkartmakla görevli terörist grupların oluşturulmasına yönelik stratejinin Büyükelçi John Negroponte tarafından yürürlüğe sokulmasını kabul etmiyorlardı [2]. Her üçü de Washington’un cihatçılara verdiği desteği çekmesi için Başkan Trump ile birlikte tavır aldılar. Bununla birlikte her biri, ABD’nin dünyadaki rolüne ilişkin kendi bakış açısına sahipti ve sonuç olarak da Başkanla karşı karşıya geldiler.
Ara seçimlerin geri püskürttüğü fırtına yeniden koptu [3]. Uluslararası ilişkileri yeniden ele almanın zamanı geldi.
Suriye
Donald Trump, taahhütlerine uygun olarak Nisan ayında ABD’nin Suriye’den geri çekileceğinden söz ettiğinde, Pentagon burada kalması konusunda onu ikna etmişti. Birkaç bin kişinin savaşın akışını değiştireceği için değil ama onların varlığı Rusya’nın nüfuzu karşısında bir denge unsuru ve İsrail’e destek olduğu için.
Öte yandan Suriye Arap Ordusu’na başta S-300 füzeleri olmak üzere Rus savunma silahlarının ve Polyana D4M1 otomatik yönetim sistemiyle koordineli çok gelişmiş radarların nakledilmesi, güç dengesini altüst etti [4]. Tam üç aydan beri Suriye hava sahası ihlal edilemez durumdadır. Bundan böyle ABD askeri varlığının bir anlamı kalmamıştır: ABD yanlısı paralı askerlerin karada gerçekleştirecekleri her türlü taarruz, uçak kaybetme tehlikesini göze alamayan ABD hava kuvvetlerinin artık desteğinden yoksun durumdadır.
Pentagon, şimdi geri çekilerek, güç gösterisini ve kaçınılmaz bir bozgunun neden olacağı aşağılanmayı önlemektedir. Rusya, Suriye’ye teslim ettiği füzelerin güvenlik kodlarını sırasıyla ABD ve İsrail’e vermeyi reddetti. Yani Moskova, yıllarca süren Batı kibrinden sonra, 2012’de düzenlenen ilk Cenevre konferansında kabul ettiği ve Washington’un birkaç hafta sonra ihlal ettiği Suriye’nin denetimini paylaşmayı reddetti.
Bunun dışında Moskova bundan bir hayli önce ABD varlığının uluslararası hukuka aykırı olduğunu ve Suriye’nin meşru olarak kendini savunma hakkına sahip olduğunu kabul etti.
Sonuçları
Suriye’den geri çekilme kararının sonuçları ağırdır.
1- Sözde Kürdistan
Batılıların Suriye’nin Kuzeydoğusunda Kürtlere verilecek bir sömürge devleti kurulması projesi gerçekleşemeyecek. Zaten bu fethin 1948 yılında Yahudi milisler tarafından İsrail devletinin tek taraflı olarak ilan edilmesiyle karşılaştırılabileceğini düşünen Kürtlerin, sayısı gittikçe artan bir bölümü bu projeyi desteklemiyordu.
Çoğu kez açıkladığımız gibi Kürdistan sadece 1920 yılında Sevr Konferansı tarafından kabul edilen sınırları içerisinde, yani başka yerde değil ama bugünkü Türkiye topraklarında ancak meşrudur [5]. Daha birkaç hafta öncesine dek ABD ve Fransa hala Arap topraklarında bir sözde Kürdistan kurmayı ve onu eski Fransız Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner aracılığıyla BM mandası altında yönettirmeyi öngörüyorlardı [6].
2- Cebrowski stratejisi
On yedi yıldan beri Pentagon tarafından « Genişletilmiş Ortadoğu »da izlenen proje gerçekleşemeyecektir. Amiral Arthur Cebrowski tarafından tasarlanan proje İsrail, Ürdün ve Lübnan dışında, bölgedeki tüm devlet yapılarının yıkılmasını hedefliyordu [7]. Afganistan’dan Libya’ya doğru başlayan ve hala işleyen bu plan, Suriye topraklarında sonlanmaktadır.
ABD ordularının, vergi mükelleflerinin parasıyla, ABD’li olsalar dahi, küresel sermayenin çıkarı için savaşması artık söz konusu değildir.
3- ABD’nin askeri üstünlüğü
ABD’nin askeri üstünlüğü üzerine kurulu Sovyetler sonrası dünya düzeni ölmüştür. Bunu kabul etmenin zorluğu gerçeği değiştirmemektedir. Rusya Federasyonu, konvansiyonel açıdan olduğu kadar (2015’ten beri) nükleer açıdan da (2018’den beri [8]) artık daha güçlüdür. Rus ordularının ABD’ninkilerden üçte bir oranında daha az personele sahip olması ve yurtdışında çok az sayıda birliğinin bulunması gerçeği, Moskova’nın emperyalist olduğu varsayımını geçersiz kılmaktadır.
Yenenler ve yenilenler
Suriye’ye karşı savaş, paralı askerlerin yokluğunda önümüzdeki aylarda sonlanacaktır. KKR fonlarıyla koordine edilen bazı devletlerin silah teslimatı, işlenen suçların sürmesine neden olabilir ama olayların akışını değiştirme umudu vermemektedir.
Bu savaşın yenenleri hiç kuşku yok ki Suriye, Rusya ve İran iken, yenilenleri « Suriye’nin dostları »na üye olan 114 devlettir. Bunlardan bazıları dış politikalarına çeki düzen vermek için bozguna uğramayı beklememiştir. Birleşik Arap Emirlikleri, Şam büyükelçiliğini yakında açacağını açıkladı.
Bununla birlikte ABD’nin durumu biraz daha karmaşıktır. Oğul Bush ve Obama yönetimleri bu savaşın tüm sorumluluğunu taşımaktadırlar. Tek kutuplu bir dünya kapsamında savaşı planlayan ve gerçekleştiren onlardır. Aksine, aday Donald Trump bu yönetimleri ABD yurttaşlarını savunmamakla, ama ulusötesi sermayeye hizmet etmekle suçlamıştır. Trump Başkan olduğunda, sürekli olarak ülkesinin cihatçılara verdiği desteği kesti ve Genişletilmiş Ortadoğu’dan askerlerini geri çekti. Dolayısıyla onun da aynı şekilde bu savaşın yenenlerinden biri olarak kabul edilmesi gerekir ve mantıken ülkesinin savaş zararlarını ödeme yükümlülüğünü bu işe bulaşan ulusötesi şirketlerin sırtına yüklemesi beklenebilir [9]. Onun için artık silahlı kuvvetleri yeniden vatan topraklarının savunmasına yöneltmek, emperyal sistemin tamamına son vermek ve ABD ekonomisini geliştirmek gerekmektedir.
Afganistan
ABD, aylardan beri, Afganistan’dan geri çekilmesinin koşullarını gizlice Talibanlar ile müzakere etmektedir. Büyükelçi Zalmay Halilzad çevresinde bir ilk temas turu Katar’da gerçekleştirildi. İkinci tur yakın zaman önce Birleşik Arap Emirleri’nde başlatıldı. ABD ve Taliban heyetleri dışında, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Pakistan da bu görüşmelere katılmaktadır. Bir Afgan hükümeti heyeti de görüşmelere katılmak amacıyla Birleşik Arap Emirlikleri’ne gelmiştir.
ABD ve Birleşik Krallık’ın, resmi olarak 11 Eylül saldırılarına karşılık vermek amacıyla Afganistan’ı işgal etmesinin üzerinden on yedi yıl geçti. Bu savaş 2001’de gerçekleştirilen Berlin ve Cenevre müzakerelerinin devamıdır. Ekonomik olarak sömürebilmek için ülkeye istikrar getirmeyi değil ama sömürülmesini denetim altına almak için buradaki tüm devlet yapılarının yok edilmesini hedeflemektedir. Durum her geçen gün öncekini aratır hale geldiğine göre başarıya ulaşılmıştır.
Afganistan’ın başına gelen felaketlerin Carter’in başkanlık döneminde başladığını hatırlatalım. Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzeziński, Komünist hükümete karşı bir terörizm kampanyası başlatmak üzere Müslüman Kardeşler ve İsrail’i yardıma çağırır [10]. Telaşa kapılan hükümet, düzeni sağlamak için Sovyetler Birliği’ni yardım çağırır. Sonrasında on dört yıl süren bir savaş, ardından bir iç savaş, ardından da İngiliz-ABD işgali yaşanır.
Aralıksız kırk yıl süren yıkımlardan sonra Başkan Trump ABD’nin askeri varlığının Afganistan’da çözüm değil ama sorun getirdiğini kabul etmektedir.
Bugün itibariyle ABD’nin dünyadaki yeri
Başkan Trump, Afganistan’da meşru olarak konuşlu ABD birliklerinin yarısını ve Suriye’yi gayrimeşru olarak işgal eden birliklerin tamamını geri çekerek, seçimlerdeki taahhütlerinden birini yerine getirmektedir. Sahada bulunan 7 000 askeri daha geri çekmesi gerekmektedir.
General Mattis, bu bağlamda istifa mektubunda temel bir soru yöneltmektedir [11]. Şunları yazmaktadır:
« Temel inançlarımdan biri, ulus olarak gücümüzün, her zaman eşsiz ve kapsamlı ittifaklar ve ortaklıklar sistemimizin gücüyle ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olduğu yönünde olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri özgür dünya için vazgeçilmez bir ulus olmaya devam etse de, sağlam ittifakları muhafaza etmeksizin ve müttefiklerimize saygı göstermeksizin, ne çıkarlarımızı korumamız, ne de bu rolü oynamamız mümkün olabilir. Sizin gibi ben de, başından beri ABD silahlı kuvvetlerinin dünyanın jandarması olmaması gerektiğini söylüyorum. Bunun yerine, ortak savunmayı temin etmek üzere, özellikle ittifaklarımıza hizmet eden bir liderlik göstererek Amerikan iktidarının sağladığı tüm araçlardan yararlanmamız gerekir. Amerika’yı hedef alan 11 Eylül saldırısından sonra, 29 demokrasi bizimle aynı safta savaşma kararlılıklarıyla bu gücü ortaya koymuşlardır. 74 ulusun IŞİD’e karşı kurduğu koalisyon bunun bir başka örneğidir » [12].
Başka deyimle James Mattis, ABD birliklerinin Afganistan ve Suriye’den geri çekilmesinin getireceği faydaya değil ama çekilme sonrasında muhtemelen yaşanacak gelişmelere karşı çıkmaktadır: ABD önderliğinde oluşturulan ittifakların çözülmesi ve nihayetinde NATO’nun olası tasfiyesi. Savunma Bakanına göre ABD’nin ne yaptığını ve en güçlü olduğunu bildiği izlenimini vererek müttefiklerini rahatlatması gerekir. Önemli olan bunun gerçek olup olmaması değil, her ne pahasına olursa olsun müttefikler arasındaki birliği korumaktır. Başkan’a göre ise tehlike evin içerisindedir. ABD daha şimdiden ekonomik alandaki birinciliği Çin’e ve artık askeri olarak da ilk sırayı Rusya’ya terk etmiştir. Körlere kılavuzluk eden tek gözlü olmayı bırakmak ve önceliği kendi ailesine vermek gerekmektedir.
Bu olayda James Mattis bir asker davranışı sergilemiştir. Müttefiksiz kalmış bir ulusun daha baştan kaybetmiş olacağını bilmektedir. Donald Trump ise bir şirket yöneticisi gibi düşünmektedir. Şirketi için iflas tehlikesi yaratan zarar eden bağlı şirketleri tasfiye etmesi gerekmektedir.
[1] Cobra II: The Inside Story of the Invasion and Occupation of Iraq, Michael Gordon & Bernard Trainor, Atlantic Book, 2006.
[2] ISIS is US: The Shocking Truth Behind the Army of Terror, George Washington’s Blog, Wayne Madsen, Webster Griffin Tarpley, Syrian Girl Partisan, Progressive Press, 2016.
[3] “Uluslararası ilişkiler: fırtınadan önceki sessizlik mi?”, yazan Thierry Meyssan, Tercüme Osman Soysal, Voltaire İletişim Ağı , 9 Ekim 2018.
[4] “ABD neden aniden Suriye’den vazgeçiyor?”, yazan Valentin Vasilescu, Tercüme Osman Soysal, Voltaire İletişim Ağı , 21 Aralık 2018.
[5] “Kürdistan projeleri”, yazan Thierry Meyssan, Tercüme Murat Özdemir, Voltaire İletişim Ağı , 5 Eylül 2016.
[6] “Bernard Kouchner yasadışı olarak Suriye topraklarına girdi”, Tercüme Osman Soysal, Voltaire İletişim Ağı , 11 Aralık 2018.
[7] The Pentagon’s New Map, Thomas P. M. Barnett, Putnam Publishing Group, 2004. “ABD’nin dünyaya dair askeri projesi”, yazan Thierry Meyssan, Tercüme Osman Soysal, Voltaire İletişim Ağı , 22 Ağustos 2017.
[8] “Vladimir Putin Address to the Russian Federal Assembly”, by Vladimir Putin, Voltaire Network, 1 March 2018. « Le nouvel arsenal nucléaire russe rétablit la bipolarité du monde », par Thierry Meyssan, Réseau Voltaire, 6 mars 2018. “Rusların hipersonik savunma araçları”, yazan Valentin Vasilescu, Tercüme Osman Soysal, Voltaire İletişim Ağı , 30 Mayıs 2016.
[9] “Suriye’yi yeniden inşa etmek için ulus ötesi şirketleri haczetmek”, yazan Thierry Meyssan, Tercüme Osman Soysal, Voltaire İletişim Ağı , 14 Ağustos 2018.
[10] « Brzezinski : "Oui, la CIA est entrée en Afghanistan avant les Russes …" », par Zbigniew Brzeziński, Le Nouvel Observateur (France) , Réseau Voltaire, 15 janvier 1998. Charlie Wilson’s War: The Extraordinary Story of the Largest Covert Operation in History, George Crile III, Atlantic Monthly Press, 2003.
[11] “Resignation letter from James Mattis”, by James Mattis, Voltaire Network, 20 December 2018.
[12] “One core belief I have always held is that our strength as a nation is inextricably linked to the strength of our unique and comprehensive system of alliances and partnerships. While the US remains the indispensable nation in the free world, we cannot protect our interests or serve that role effectively without maintaining strong alliances and showing respect to those allies. Like you, I have said from the beginning that the armed forces of the United States should not be the policeman of the world. Instead, we must use all tools of American power to provide for the common defense, including providing effective leadership to our alliances. 29 democracies demonstrated that strength in their commitment to fighting alongside us following the 9-11 attack on America. The Defeat-ISIS coalition of 74 nations is further proof.”
Bizimle iletişimde kalınız
Bizi sosyal ağlardan takip ediniz
Subscribe to weekly newsletter