Avrupa basın kuruluşlarında yaygın kanının aksine, Manlio Dinucci Güney Akım projesinden vazgeçilmesi sadece 4,5 milyar dolar kaybı olan Rusya’ya indirilen bir darbe değil, özellikle Avrupa Birliği (AB) ülkelerine indirilmiş darbe olduğunu gözler önüne seriyor. AB üyesi bazı ülkeler devasa boyutlardaki inşaat sözleşmelerini, kendi topraklarından geçecek doğalgaz boru hattı imtiyaz hakkı ücretini ve elde edilecek ucuz maliyetli enerjiyle ekonomik gelişme kaydetmenin imkânını kaybediyorlar. AB üyesi ülkelerinin daha önce hiç yaşamadıkları bir ekonomik felaket söz konusu.
“Rusya yönetiminin bu sıralarda, Avrupa Birliği (AB) ülkelerin hükümetlerinin Rusya’ya destek verme iradesinin olmayışı ve projeye göre topraklarından geçecek boru hattı konusunda Bulgaristan yönetiminin henüz ikna edilememiş olmasından dolayı Güney Akım Projesinden geri adım atması gerekiyor”: Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin böylece Güney Akım projesinin, Ukrayna topraklarında geçmeksizin güneyden geçecek bir enerji koridoruyla Avrupa Birliği ülkelerine akacak Rusya doğalgazı projesinin durdurulduğunu açıkladı. İtalya’da ana Haber Ajansı olan ve dünya ajansları arsında beşinci sırada yer alan ANSA Haber Ajansı “Moskova’nın Avrupa’ya bir tokat attığı” şeklinde haber geçti. Oysa projeye göre bir dağıtım terminali kurulacağı düşünülen İtalya’dan başlamak üzere büyük ekonomik öneme haiz 16 milyar Euro tutarında bir projenin bloke edilmesine neden olmasıyla Avrupa Birliğine en büyük tokadı Washington atıyor.
Bu konuda nelerin olup bittiğini anlayabilmek için Güney Akım projesi hikâyesini bilmek gerekiyor. Bu proje, İtalya Başbakanı Romano Prodi’nin ikinci kez 2006’da kurduğu hükümeti döneminde, İtalyan firması ENI ve Rusya’da bir kamu kurumu olan Gazprom firmasının öngörmeleri sonucunda yapılan bir anlaşmayla doğdu. İtalya Ekonomik Gelişme Bakanı Pierluigi Bersani ve dönemin Rusya Endüstri ve Enerji Bakanı arasında Güney Akım projesinin gerçekleştirilebilmesi için Haziran 2007’de bir mutabakat zaptı imzalanmıştı. Proje, Karadeniz’in altında (Rusya, Türkiye ve Bulgaristan karasularında geçerek) 930 Km’lik bir bölümü ve Bulgaristan, Sırbistan, Macaristan, Slovenya ve İtalya’da Tarvisio’ya (Udine) kadar yer üstünden geçecek diğer bir bölümü ihtiva ediyor. 2012’de projenin Karadeniz altından geçecek kısmını finanse edeceği düşünülen Alman Wintershall ve Fransız EDF firmalarına ait her bir şirketin hisse oranı % 15, buna karşın, (% 30 oranında hisse satışı yapan) İtalyan ENI firması hisse oranı % 20 ve Rusya Gazprom firmasının hisse oranı ise % 50. Boru hattı inşaat çalışmalarına, 2015 yılında varış yerine gaz verileceği hedeflenerek, 2012 Aralık ayında başlanmıştı. İtalyan SAIPEM (ENI) firması Mart 2014’te deniz altında geçecek ilk hattın finansmanı için 2 milyar Euro vereceğini karara bağladı.
Bu arada Ukrayna ve ABD’de patlak veren krizler Avrupalı müttefiklere petrol ve doğalgaz alımı için Rusya’dan ithalatı azaltmaları yönünde baskı olmasına neden oldu. ABD’nin Avrupalı müttefiklerine baskı yapmasının ilk nedeni; Güney Akım projesinin gerçekleşmesini engellemek. Washington bu hedefine ulaşması yolunda gittikçe artan oranda, boru hattı çalışmalarına engel olması için Bulgaristan hükümetini sıkıştırdı. ABD yönetimi, Bulgaristan topraklarından geçen boru hattı inşaat kısmı ihalesini Rus Stroytrnsgaz firmasının ortak olduğu konsorsiyuma verdiği için Bulgaristan yönetimini eleştiriyor. İhaleyi alan konsorsiyuma Rus Stroytransgaz firmasının ortak olması Bulgaristan’a yaptırım uygulanmasının nedeni oldu. ABD’nin Sofya Büyükelçisi Marcie Ries Bulgaristan iş çevrelerine ABD yönetiminin yaptırım uyguladığı firmalar ile çalışmadan imtina etmeleri konusunda uyarıda bulunmuştu. Bu konuda Washington’a en önemli destek, Güney Akım projesi ihale işlemlerinde görülen bazı aksaklıklardan dolayı Avrupa Birliği tarafından Bulgaristan hükümetine karşı bir prosedürün başlatılabileceği yönünde açıklama yapan Avrupa Komisyonu Başkanı José Manuel Barroso’dan geldi. En can alıcı karar anı ise, Senator John McCain’ın geçen Haziran ayında Sofya’ya uğraması sırasında, Bulgaristan Başbakanı Plamen Oresharski ile görüşmesinde Washington’un talimatını aktardığı zaman oldu [1]. Bu görüşmeden kısa bir süre sonra Başbakan Oresharski, Rusya Gazprom firmasının 4,5 milyar Euro yatırdığı Güney Akım projesi çalışmalarının Bulgaristan topraklarındaki kısmının bloke edildiğini açıkladı.
Bu gelişmelerin yaşandığı sırada ABD firması, çok uluslu petrol arama ve enerji şirketi Chevron Polonya, Romanya ve Ukrayna’da hidrolik güç kullanma tekniğiyle kaya gazı çıkarma çalışmalarına başladı: Bu yöntemle toprak altında, derinlerde bulunan kayalık katmanlara tazyikli su veriliyor ve yüksek basınç kapasiteli kimyasal madde enjekte ediliyor. Böylesi bir tekniğin kullanılması, özellikle yer altı su katmanlarının kirlenmesi başta olmak üzere, kullanılan bölgedeki çevre koşullarına ve halk sağlığına son derece tehlike arz ediyor. Avrupa Birliği ülkelerinin ithal edeceği Rusya doğalgazı yerine ikame ABD projesi, Avrupa ülkelerinde ve Amerika Birleşik Devletlerinde potansiyel kaya gazının arzı, yüksek maliyetli olması ve böylesi bir tekniğin kullanılması marifetiyle çevre koşullarına ve insan sağlığına verebileceği zarardan dolayı gerçek anlamda bir blöftür. Polonya ve Romanya’da maruz kalabilecekleri çevre ve insan sağlığı üzerindeki etkilerinden dolayı birçok bölgesel topluluklar daha şimdiden bile sokaklara döküldüler.
Güney Akım projesinin bloke edilmesinden sonra Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin “Rusya’nın doğalgaz arzına yeni bir yön tayin etmesi gerektiğini” açıkladı. Bu yön tayini Mavi Akım boru hattı üzerinden, Türkiye’den olacak. Rus doğalgazının Çine arzı artacak. Gazprom şirketi 2018 yılına kadar, yolda 38 milyar metre küp gaz verecek. Yani yaklaşık olarak, bugün Avrupa’ya verilen gazın dörtte biri. Moskova yönetimi, 20 milyar dolar dolayında öngörülen Çin yatırımından da faydalanarak, Çin’e verileceği doğalgaz için 4000 Km boru hattı inşaatıyla birlikte, Doğu Sibirya ve Pasifiklere arz edilecek petrol boru hattı inşattı projesini gerçekleştirmeyi tasarlıyor. Pekin yönetimi, özellikle sıvı gaz üretimi ve ihracatı çalışmaları başta olmak üzere, Kırım’da olabilecek yatırım faaliyetleriyle de ilgileniyor.
Bu durumda kaybeden tarafın aslında Avrupa Birliği ülkeleri oluyor: Örneğin Bulgaristan, yıllık ortalama 500 milyon dolar dolayında transit geçiş imtiyaz hakkından vazgeçmiş oluyor. Güney Akım Projesinin bloke edildiği İtalya’da duyulur duyulmaz, SAIPEM firmasının borsadaki hisselerinde meydana gelen satışlardan dolayı, son altı yılda kaydedilen en düşük düzeye gelecek kadar düşüşler yaşandı. Güney Akım Projesinin bloke edilmesiyle birlikte İtalyan SAIPEM firması, projeye göre Karadeniz’in altında geçecek ilk doğalgaz boru hattı ihalesini kaybetmesinden başka, Güney Akım projesinin gerçekleşmesi halinde diğer ek sözleşmelerin de ilave edilmesiyle, 2,4 milyar Euro tutarı değerinde ikinci hat destek çalışmaları sözleşmesini de kaybetmiş oluyor.
Bu projenin bloke edilmesi istihdam üzerine de ciddi etkileri olacak. Güney Akım Projesinin iptal edilip edilmediği konusu açıklığa kavuşmasından sonra, İtalyan SPAIM firmasının kendi efektif varlıklarında artış yapmayı tasarladığı şekliyle yeni insanların işe alınması konusundan vazgeçme veya yeniden yapılanmak üzere çalışan sayısını azaltma yoluna mı gideceği beli olacak. Güney Akım Projesinin akıbeti yalnızca SPAIM firması üzerinde ciddi etkileri olmayacak, aynı zamanda, üretim düzeyinde düşüşlerin yaşandığı bir dönemde ve ülke istihdamı üzerinde etkileri olacak şekilde, faaliyet gösteren diğer sanayi ve hizmet sektörlerini de etkileyecek. Projenin ilk başlarında öngörülen Tarvisio dağıtım terminali Rus gazının Avrupa’ya dağıtım merkezi ve dolayısıyla bölge gelir kalemlerinin artışı ve istihdamın artış kaynağı olduğunu düşünürsek, İtalya’nın kayıplarının neler olduğunu tahmin etmek yeterli olacaktır.
Bütün bu beklentilerin şimdi anlamsız hal aldığı görülüyor. ABD’nin Chevron gibi firmaları Güney Akım Projesinin bloke edilmesinden avantaj sağlayan taraf olup, Avrupa Birliği ülkelerine arz edilmesi düşünülen Rusya gazını yerine ikame edeceği düşünülen gazı çıkarma faaliyetlerine giriştiler…..
Bu durumda geriye “Amerikalı dostlarımıza” teşekkür etmek kalıyor.
[1] “Chi ha sabotato il gasdotto South Stream”, di Manlio Dinucci, Tommaso di Francesco, Il Manifesto (Italia), Rete Voltaire, 10 giugno 2014.
Bizimle iletişimde kalınız
Bizi sosyal ağlardan takip ediniz
Subscribe to weekly newsletter