Bundan bir buçuk yıl önce, iki büyük skandal Erdoğan yönetimini sarstı, ancak bugünün Cumhurbaşkanı 350 polis ve hakimi tasfiye ederek işin içinden sıyrıldı. Oysa Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya yakın zamanda diktatörü iktidardan indirme kararı aldılar. Bu bağlamda Manhattan’ın efsanevi savcısı, AKP hesabına devasa bir irtikap örgütleyen üç milliyetli iş adamını yakalattı.
17 Aralık 2013’te, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Pakistan’a yaptığı geziden yararlanan Türk adaleti 91 şüpheliyi yakaladı ve bunların arasından 26’sını mahkemeye sevk etti. Hakimlere göre zanlılar, İran’a yönelik ABD ambargosunu delmek ve İslam Cumhuriyetinde zimmete geçirilen paraları aklamak için bir suç örgütü kurmuşlardı.
Şüpheliler arasında, Türk-Azeri-İran vatandaşı bir işadamı, Çevre, Ekonomi ve İçişleri Bakanları, Türkiye’nin Avrupa Birliği eski baş müzakerecisi, en büyük kamu bankasının müdürü ve bir büyük müteahhit de yer alıyordu.
Mart 2012 ve Haziran 2013 tarihleri arasında şüpheliler doğrudan ya da Birleşik Arap Emirlikleri üzerinden, 13 milyar doları altına çevirmişlerdi. Bunun karşılığında uluslararası piyasaya İran petrolünü sürmüşlerdi. Bu arada, 2,8 milyar dolar komisyonu zimmetlerine geçirerek İranlı üst düzey memurlarla ve AKP’nin yöneticileriyle paylaşmışlardı.
İran cephesinde olay ciddiye alındı. 30 Aralık 2013’te, ülkenin en önemli işadamlarından Babek Zencani tutuklandı. Geçen 6 Mart’ta yargılaması biten işadamı, zimmetine para geçirme, yolsuzluk, rüşvet, kaçakçılık ve devletin güvenliğine zara vermek suçlarından idama mahkum edildi. Diğer iki İranlı, Kamelya Cemşidi ve Hüseyin Necefzade firari durumdalar.
Öte yandan, bu ilk olaydan birkaç gün sonra, 26 Aralık’ta bir ikinci skandal yaşanır: Hakim Muammer Akkaş, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile oğulları Bilal ve Burak, BM tarafından aranan El Kaide’nin kasası Yasin el-Kadı arasındaki gizli telefon görüşmelerini ortaya çıkarır. Güvenlik güçlerine bunları yakalama talimatı verilmesine karşın İstanbul polisi yakalama emirlerini uygulamayı reddeder ve hakime görevden el çektirilir.
Bu soruşturmalara tepki gösteren Recep Tayyip Erdoğan, yaşananların ABD’de yaşayan ve büyükelçi ve Dışişleri İstihbarat eski sorumlusu Francis Ricciardone Jr. tarafından desteklenen hatta uzaktan kumanda edilen eski müttefiki İslamcı Fethullah Gülen’in operasyonu olduğunu iddia eder. Hatta daha da ileriye giderek Gülen ve CIA’yi devletin içerisinde bir paralel yapı kurmakla suçlar. AKP’nin kuruluşuna katılan ve parti içerisinde Gülen hareketini temsil eden 350 polis ve hakimi görevden alır.
Bu dönem boyunca, olaylar çok hızlı bir şekilde gelişir. Başbakan’ın yeğeni ve yakın koruması Ali Erdoğan’ı gözaltında bulunan muhaliflere şiddet uygulamaları yolunda talimatlar verirken gösteren bir video görüntüsü yayılır. Ardından Başbakan’ın, oğlu Bilal’e polisler gelmeden evde bulunan nakit 30 milyon dolardan kurtulmasını tavsiye ettiği bir ses kaydı ortaya çıkar. Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi’nde görevli Emniyet Amiri Hakan Yüksekdağ ölü bulunur ve meslektaşları nedense biraz aceleci davranarak olayın üstünü intihar değerlendirmesiyle kapatırlar v.b.
Bundan böyle Cumhurbaşkanı olan Erdoğan’ın kabusları geri dönüyor. İran-Azeri-Türk vatandaşı işadamı Reza Zarrab (ya da Türkçe Rıza Sarraf) Miami’de yakalandı ve Manhattan’ın amansız savcısı Preet Bharara’nın (Billions televizyon dizisine ilham veren adam) talimatıyla tutuklandı.
Bizimle iletişimde kalınız
Bizi sosyal ağlardan takip ediniz
Subscribe to weekly newsletter