25 yıl sonra, Moby Prince felaketinde ABD’nin parmak izleri

« Mayday, Mayday, Mayday [1], Moby Prince, bir gemiyle çarpıştık, gemi yanıyor! Yardım istiyoruz! »: bundan yirmi yıl önce, 10 Nisan 1991 günü saat 22:25:27’de, Livorno Limanı açıklarında Agip Abruzzo isimli tankerle çarpışan Moby Prince adlı feribotun ilettiği dramatik mesaj böyleydi.

Yardım çağrısını kimse duymadı: saatlerce yardım gelmesini boşuna bekleyen 140 kişi öldü. Aynı şekilde adli soruşturmaya da kimse yanıt vermedi: yirmi yıldan beri, üç araştırma ve açılan iki ayrı davaya karşın, kurban aileleri boş yere gerçeğe ulaşmaya çalıştılar. Oysa gerçek, olguların içinden zorlayarak suyun yüzüne çıkıyor.

O gece, Livorno Limanı açıklarında, birinci Körfez Savaşında kullanılan silahların bir bölümünü Camp Darby ABD üssüne (limanın yanında yer alan) nakleden ABD askeri gemi ve askeri yük taşıyan gemilerin yoğun trafiği yaşanmaktadır.

Ancak bölgede başka esrarengiz gemiler de bulunmaktadır. Kazadan hemen sonra apar topar Livorno açıklarını terk eden, askeri gemiye dönüştürülmüş ABD gemisi Gaillant II (görev kodu Theresa). İtalyan şirketince filosu resmi olarak açıklandığı üzere Somali’ye balıkçılık için verilen ama gerçekte Yugoslavya’ya karşı savaşta Hırvatistan’a olduğu gibi ABD silahlarının ve Somali’ye radyoaktif olanlar dahil zehirli atıkların naklinde kullanılan Shifco şirketine kayıtlı 21 Oktoobar II.

Bu silah ve zehirli atık kaçakçılığının tüm kanıtlarına ulaşan gazeteci İlaria Alpi ve yardımcısı Miran Hrovatin, 1994 yılında Mogadişu’da, İtalyan Gladio şebekeleri ve gizli servislerinin yardımıyla CİA tarafından düzenlenen bir pusuda katledildiler [2].

Büyük olasılıkla 10 Nisan gecesi Livorno açıklarında, Camp Darby’ye boşaltılmaları gereken ABD silahları, Somali, Hırvatistan ve hatta Gladio’nun İtalya’daki depoları da dahil olmak üzere diğer operasyon bölgelerine gizlice gönderilmek gemiden gemiye aktarılıyordu [3]. Çarpışma gerçekleştiğinde, operasyonu yönetenler –muhtemelen Camp Darby’nın ABD Komutanlığı- hemen her türlü kanıtı ortadan kaldırmaya girişirler. Bu da bir dizi « karanlık noktanın » varlığını açıklamaktadır: Limanın sadece 2 mil açığında olan Moby Prince’in sinyali çok parazitli gelir; Moby Prince’i anons etmeyen iletişim operatörü Livorno telsiz istasyonunun sessizliği; « başka telsiz görüşmeleri yaptığı için meşgul olan » liman komutanı Sergio Albanese, yardım ve kurtarmaya gidenleri yönlendirmez ve kazadan sonra hemen üstün başarıları karşılığında ödül olarak rütbesi Amiralliğe yükseltilir; özellikle garip bir biçimde rekor sürede (14 yerine 4,5 günde) Mısır’dan Livorno’ya ulaşan Agip Abruzzo’ya ait uydu1 radar görüntü kayıtlarının olmaması (ya da daha doğrusu ortadan kaybolması); alıkonulan geminin mührünün kırılarak soruşturma için temel oluşturacak seyir aletlerinin ortadan kaldırılması. Bütün bunlar Moby Prince’in başına geleni, kaptanın sorumluluğunda oluşan basit bir kaza olarak göstermek için yapılmıştır.

Kurbanların aileleri bugün itibariyle, sadece yakınlarına yönelik adaletin tecellisi için değil ama « İtalyan tarihinin lekeli bir sayfasını kapatmak için » bir meclis araştırma komisyonunun kurulmasını sağlamayı başardılar. Eğer komisyon, soruşturmayı her zamanki gibi Moby Prince katliamının merkezinde yer alan ABD üssü Camp Darby’nin dışıyla sınırlı tutarsa bu sayfa hep açık kalmaya devam edecektir. Bu üs, yasadışı « Gladio » örgütüyle ilgili soruşturmayı yürüten [4], hakim Casson ve Mastelloni tarafından incelemeye alınmıştı [5]. Yüksek temyiz mahkemesi onursal başkanı Ferdinando İmposimato’nun yazdığı gibi, Piazza Fontana’dan Capaci ve Via d’Amélie’ye kadar birçok katliamda kullanılan bombalar bu ABD/NATO üssünden temin edilmiştir [6]. Bu üslerde, « saldırılar öncesinde, karanlık terör mensupları, NATO subayları, mafya elemanları, İtalyan politikacıları ve masonlar bir araya geliyordu ».