« Atomun parçalanmasıyla sonuçlanan bilimsel devrim, bir ahlaki devrimi de zorunlu kılıyor »: Barack Obama’nın Hiroşima’dan « nükleer silahların ortadan kaldırılmasına giden bir yol çizme » iradesini ilan ettiği Asya ziyareti bu tarihi cümleyle (Başkanlık speech-writer’leri tarafından hazırlanan) zirve yaptı. Ancak Obama yönetiminin kendisinden önceki Başkanlara göre nükleer başlıkların sayısını daha az düşürdüğünü ortaya koyan Amerikan Bilim adamları Federasyonu bunu yalanlıyor.

ABD’nin bugün elinde, 1 750’si fırlatılmaya hazır, ayrıca Avrupa’da fırlatılmaya hazır 180’den fazla « taktik » başlık olmak üzere 4 500 nükleer başlık var. Buna, geri çekilen ama etkisiz hale getirilmeyen 2 500 başlığı da eklemeliyiz. Fransızların ve İngilizlerinkiyle birlikte NATO’nun elinde, 2 330’u fırlatılmaya hazır olmak üzere 5 015’ten fazla nükleer başlık var. Bu sayı Rusya (1 790’u fırlatılmaya hazır olmak üzere 4 490 adet) ve Çin’in (hiçbiri fırlatılmaya hazır olmayan 300 adet) elindekilerden daha fazladır.

Obama yönetimi –New York Times’ın belgelediğine göre (21 Eylül 2014)- yeni 400 kıtalararası balistik füzenin, 12 denizaltının ve 100 nükleer stratejik taarruz bombardıman uçağının yapımını öngören 1 000 milyar dolarlık bir planı resmen onayladı. İtalya’da stoklananlar da dahil nükleer başlıkların « modernizasyonu » için ABD’de sekiz büyük tesis ve laboratuardan ve 40 000’den fazla personelden oluşan bir ulusal kompleks geliştirilme aşamasındadır. Nükleer silahlanmayı yeniden başlattıktan sonra, Obama, Hiroşima’da sadece nükleer silahları değil ama bizzat savaşın kendisini ortadan kaldırma iradesini ilan etti. « Sade vatandaşların artık savaş istemediğini » hatırlatarak, « çatışmaları diplomasi yoluyla önleyebilmek için, bizzat savaşa ilişkin anlayışımızı değiştirmemiz gerektiğinin » altını çizdi.

Aynı sıralarda Washington’da, Pentagon, Çin’i « bu denizin hakimiyetini ele geçirmek ve Asya/Pasifik bölgesinde yer değiştirme yeteneğimizi sınırlandırmak » amacıyla Güney Çin Denizine savunma sistemleri konuşlandırmakla suçluyordu. ABD, Çin ve Rusya’nın yakınlarında, Avrupa’dakilere benzer, aynı zamanda hem önleyici füzelere hem de nükleer taarruz füzeleriyle uyumlu fırlatma sistemlerine sahip Aegis gemileri ve üslerinin de konuşlandırılmasını içeren bir plan kapsamında, bu bölgedeki askeri varlığını arttırmaktadır. Güney Çin Denizinde ABD’nin füzeatar birimleri seyir halindeyken, US Navy, Pasifik’te dünyanın en büyük deniz tatbikatı olacak Rimpac 2016’nın hazırlıklarını sürdürmektedir. Filipinler daha şimdiden ABD’ye beş askeri üs tahsis etti ve ABD Deniz Piyadelerinin konuşlandığı Avustralya, ABD’ye ait nükleer taarruz stratejik bombardıman uçaklarına ev sahipliği yapmaya hazırlanmaktadır.

Japonya’da bir araya gelen G7’nin tüm üyeleri (ABD, Kanada, Fransa, Almanya, Japonya, Birleşik Krallık ve İtalya), Washington’a destek olarak, Ukrayna « saldırısı » nedeniyle Rusya’ya karşı yaptırımları onaylarken (bu arada AB de Suriye’ye karşı yaptırımları teyit ederken), aynı zamanda Güney ve Doğu Çin Denizinde « hava ve deniz seyrüsefer özgürlüğü » talebinde bulundular.

ABD/NATO’nun Avrupa’da Rusya’ya karşı geliştirdikleri strateji, ABD’nin, gittikçe artan bir askeri rol üstlenen Japonya ile ittifak halinde, Asya-Pasifik Bölgesinde Çin ve Rusya’ya karşı eyleme geçirdiği stratejiyle iç içedir. Obama’nın, ABD’nin Çin karşıtı bir işlev görecek şekilde silah tedarik edebilmesi uyguladığı ambargoyu kaldırdığı Vietnam’ı ziyareti, aynı stratejik çerçevede gerçekleşmektedir. Buna, İngilizce (ya da daha doğrusu ABD’ce) öğretmek için Vietnam’a gidecek olan Peace Corps’lar ve genç Vietnamlılara « dünya standardında eğitim » vermek için Ho Şi Minh Kentinde bir şube açacak olan Fulbright Üniversitesi de eklenecektir.

Destansı Vietnam direnişi tarafından yenilen ABD, başka silahlar kuşanarak bölgeye geri dönüyor.

Çeviri
Osman Soysal
Kaynak
Il Manifesto (İtalya)