Konferans Başkanı Elayne Whyte Gómez (Kosta Rika)

Birleşmiş Milletlerde 7 Temmuz 2017 günü çoğunluğun oylarıyla kabul edilen Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması, bir nükleer savaşın insanlığın tamamı için felaket anlamına geleceğine ilişkin bilincin oluşması yolunda köşe taşı oluşturmaktadır. Bu bilinçten hareket ederek anlaşmanın lehinde oy veren 122 devlet, nükleer silah üretmemeyi, bunlara sahip olmamayı, kullanmamayı, ya da kullanmakla tehdit etmemeyi, nakletmemeyi, ne de doğrudan ya da dolaylı olarak bunlara ev sahipliği yapmamayı taahhüt etmektedirler. Bu konular, « topyekun olarak ortadan kaldırılmalarına giden yolda, nükleer silahların yasaklanması için hukuksal olarak zorlayıcı bir araç » yaratmayı hedefleyen Anlaşmanın temel dayanak noktalarıdır.

50 devlet tarafından imzalanıp onaylandıktan sonra 20 Eylül’den itibaren yürürlüğe girecek olan Anlaşmanın yerindeliğinden ayrı olarak, onun sınırlarını da göz önünde bulundurmakta yarar vardır. Sadece anlaşmayı onaylayan devletler için hukuksal bağlayıcılığı olan Anlaşma, bu devletlere nükleer silahlara sahip devletlerle askeri ittifak yapmayı yasaklamamaktadır. Bunun dışında, anlaşmaya taraf olan her bir devletin « Anlaşmanın içeriğine göre oluşan beklenmedik gelişmelerin kendi ülkesinin yüce çıkarlarını tehlikeye düşürdüğünü değerlendirdiğinde, Anlaşmadan çekilme hakkı bulunmaktadır ». Bu muğlak ifade, taraf olan her bir devlete nükleer silaha sahip olarak, anlaşmayı her an bozma hakkı tanımaktadır.

En önemli sınır nükleer silaha sahip hiçbir devletin anlaşmayı onaylamamış olmasıdır: toplamda yaklaşık 8 000 nükleer başlığa sahip ABD ve NATO’nun diğer iki nükleer gücü olan Fransa ve Birleşik Krallık; bir o kadar başlığa sahip olan Rusya; daha az başlığa sahip ancak en az bu ülkeler kadar dikkate alınması gereken Çin, İsrail, Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore. Anlaşmayı ABD nükleer silahlarına ev sahipliği yapan başta İtalya, Almanya, Belçika, Hollanda ve Türkiye olmak üzere diğer NATO üyeleri de onaylamamıştır. Hollanda, müzakerelere katıldıktan sonra, oylama sırasında karar değiştirerek aleyhte tavır almıştır. Anlaşmayı aralarında ABD/NATO’nun başlıca ortakları olan Ukrayna, Japonya ve Avustralya’nın dikkat çektiği 73 Birleşmiş Milletler üyesi onaylamamıştır.

Dolayısıyla Anlaşma bugünkü haliyle, özellikle nitelik kazanması yönünden gittikçe daha da tehlikeli hale gelen nükleer silahlanma yarışını yavaşlatacak durumda değildir.

Yarışın başında, devrimci tekniklerle nükleer güçlerinin modernizasyonu sürecini başlatan ABD bulunmaktadır: Amerikan Bilim İnsanları Federasyonundan (FAS) Hans Kristensen’in de belgelediği gibi ABD, sanki « bir sürpriz ilk vuruşla düşmanları silahsızlandırarak bir nükleer savaş yürütme ve bu savaşı kazanma yeteneğine » sahip olunması planlanıyormuş gibi, « mevcut ABD balistik füzelerinin yıkıcı gücünü üç misline çıkarmaktadır ». Bu yetenek aynı zamanda, ABD tarafından Avrupa’da Rusya’ya ve Güney Kore’de Çin’e karşı konuşlandırılanlara benzer, düşman misillemelerini etkisiz hale getirmek üzere oluşturulan bir « füze kalkanını » da içermektedir.

Rusya ve Çin de aynı şekilde kendi nükleer silahlarının modernizasyonu sürecini başlatmışlardır. Rusya 2018’de, menzili 18 000 kilometreye kadar ulaşabilen, atmosfere hipersonik hızla (ses hızından 10 kat daha fazla) geri döndüklerinde « kalkanı » delmek üzere önleyici füzelerden kaçmak için manevra yapma yeteneğine sahip Sarmat adlı yeni kıtalararası balistik füzesini konuşlandıracaktır.

ABD’nin dümen suyunda Anlaşmaya imza atmayan ülkeler arasında İtalya da yer almaktadır. Bunun nedeni açıktır: İtalya Anlaşmayı imzalarsa topraklarında konuşlandırılmış bulunan ABD nükleer silahlarını söküp atmak zorunda kalacaktır. Anlaşmayı « fazlasıyla bölücü bir unsur » olarak tanımlayan Gentiloni Hükümeti, aynı zamanda « silahsızlanmanın temel direği, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşmasının (İngilizce kısaltmasıyla TNP) harfiyen uygulanması için » elinden gelen çabayı göstereceğini belirtmektedir. Taraf devletlere askeri olarak nükleer olmayı, « her kimden olursa olsun nükleer silah almayı, doğrudan ya da dolaylı olarak bu silahları denetimi altında tutmayı » yasaklayan bu Anlaşma gerçekte 1975’te taraf olan İtalya tarafından fiilen çiğnenmektedir. İtalya aksine, aynı zamanda buralarda İtalyan pilotların bunları kullanma eğitimi de aldıkları Aviano’da en az 50 ve Ghedi Torre’de 20 nükleer bomba konuşlandırmasıyla kendi topraklarını ABD’nin emrine sunmuştur.

2020’den itibaren İtalya’da, ABD’nin ilk nükleer darbeyi vurmaya yönelik olarak geliştirdiği yeni silahı B-61-12’ler stoklanacaktır. Böylece kesinlikle nükleer olmayan bir ülke olan İtalya, ABD/NATO ve Rusya arasında çıkabilecek bir nükleer çatışmanın daha da tehlikeli hale dönüşen ön cephe hattına dönüşmüş olacaktır.

Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen (ama İtalya’nın yok saydığı) Anlaşmanın kağıt üzerinde kalmaması için, İtalya’yı hükümet tarafından « silahsızlanmanın temel direği » olarak tanımlanan TNP’ye uymaya yani ulusal topraklarımızın topyekun nükleerden arındırmaya zorlamalıyız.

Çeviri
Osman Soysal
Kaynak
Il Manifesto (İtalya)