Çin Başbakanı Li Keqiang, 27 Ocak 2020’de operasyonları yönetmek ve « kutsal görev »in yerine getirilmesini sağlamak için Vuhan’da.

Salgının Çin’de ortaya çıkışı

17 Kasım 2019’da, Çin’in Hubei Eyaletinde Covid-19 ile enfekte olmuş bir kişiye yönelik ilk vaka teşhisi yapıldı. Başlangıçta doktorlar bu hastalığın ciddiyeti hakkında iletişim kurmaya çalışsa da yerel yetkililerin engellemesiyle karşılaştı. Merkezi hükümet ancak vaka sayısının artması ve halkın durumun ciddiyetini kavraması üzerine müdahalede bulundu.

Bu salgın istatistiksel olarak anlam içermemektedir. Öldürdükleri korkunç solunum sıkıntısı yaşasa dahi ölüm oranı çok düşüktür.

Antik çağlardan beri, Çin kültüründe Gökyüzü İmparator’a uyruklarını yönetme yetkisi vermektedir [1]. Bu yetkiyi geri aldığında ülkenin başına salgın hastalık, deprem ve bunun gibi bir felaket çöker, Modern zamanlarda olmamıza rağmen, Devlet Başkanı Xi, Hubei bölgesel hükümetinin ihmalinin başına dert açacağını hissetti. Bu nedenle Devlet Konseyi duruma el koyma kararı aldı. Hubei’nin başkenti Vuhan halkını evlerine kapanmaya zorladı. Birkaç gün içinde hastaneler inşa etti; vücut sıcaklıklarını ölçmek üzere her eve ekipler gönderdi; virüsün bulaştığı tüm insanları hastanelere götürerek bunlara test uyguladı; enfekte olan kişileri klorokin fosfat ile tedavi etti, diğerlerini evlerine geri gönderdi; ve son olarak yoğun bakımda olan ağır hastaları yeniden düzenlediği Alfa 2B interferon (IFNrec) ile tedavi etti. Bu geniş kapsamlı operasyonun Komünist Partinin hala göksel görevden faydalandığını kanıtlamak dışında, kamu sağlığı zorunluluğu yoktu.

İran Sağlık Bakanı Yardımcısı İrac Herirci’nin, Covid-19 konulu bir basın toplantısında enfekte olduğu anlaşılıyor.

İran’da yayılımı

Salgın, Şubat 2020 ortalarında Çin’den İran’a sıçradı. Antik dönemden beri bu iki ülke arasındaki bağlar çok güçlüdür. Birçok ortak kültürel unsuru paylaşmaktadırlar. Öte yandan İran nüfusu dünya akciğer açısından çok kırılgan bir yapıya sahiptir. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanlar ve Fransızların olduğu gibi, altmış yaşın üzerindeki hemen hemen tüm erkekler, Birinci Körfez Savaşı’nda (1980-88) ABD ordusunun kullandığı ABD savaş gazlarının kalıcı etkilerinden muzdariptir. İran’ı ziyaret eden her gezgin, birçok ciddi akciğer hastalığına yakalandı. Tahran’da hava kirliliği sınır değerlerini aştığında, okullar ve resmi daireler kapatılmakta ve ailelerin yarısı büyükanne ve büyükbabalarıyla birlikte kırsal bölgelere gitmektedir. Bu durum otuz beş yıldır yılda birkaç kez yaşanmakta ve normal karşılanmaktadır. Hükümet ve parlamento neredeyse tamamen Irak-İran savaşı gazilerinden, yani Covid-19’a karşı son derece savunmasız olan insanlardan oluşmaktadır. Yine bu gruplar enfekte olduğunda, çok sayıda tanınmış kişilikte hastalığın varlığı tespit edildi.

ABD yaptırımları yüzünden hiçbir batı bankası ilaç nakline güvence vermemektedir. Birleşik Arap Emirlikleri’nin ambargoyu delip kendisine iki tıbbi malzeme yüklü uçak gönderene kadar İran hastalığın bulaştığı kişilere bakamamış ve hastaları tedavi edememiştir. Başka ülkelerde acı dahi çekmeyecek olan insanlar, akciğerlerindeki tahribat nedeniyle ilk öksürükle birlikte öldüler. Her zamanki gibi hükümet okulları kapattı. Buna ek olarak, birçok kültürel ve sportif etkinliği erteledi, ancak hac ziyaretlerini yasaklamadı. Bazı bölgelerde, yaşadıkları yerlerin yakınında hastane bulamayan hastaların yer değiştirmelerini önlemek üzere bazı bölgelerdeki oteller kapatıldı.

CNN, « Diamond Princess » sayesinde izlenme oranını arttırıyor.

Japonya’da karantina

4 Şubat 2020’de ABD yolcu gemisi Diamond Princess’teki bir yolcuya Covid-19 teşhisi konuldu ve virüsün gemideki on yolcuya bulaştığı anlaşıldı. Japonya Sağlık Bakanı Katsunobu Kato, hastalığın ülkesinin bulaşmasını engellemek üzere Yokohama’daki gemiye iki haftalık bir karantina uyguladı. Sonuç olarak, büyük çoğunluğu 70 yaşın üzerinde olan gemideki 3.711 kişiden 7’si ölecektir.

Diamond Princess, İsrail’in en zengin kadını Şari Arison’un kardeşi Micky Arison’un sahibi olduğu bir İsrail-Amerikan gemisidir. Arison’lar bu olayı bir halkla ilişkiler operasyonuna dönüştürler. Trump yönetimi ve diğer birçok ülke vatandaşlarını evlerinde karantinaya alabilmek için gemiden tahliye ettiler. Uluslararası basın manşetlerini bu habere ayırdı. 1918-1919 yıllarındaki İspanyol gribi salgınına atıfta bulunan basın, salgının dünyaya yayılabileceğini ve potansiyel olarak insan türünün yok olmasına yol açabileceğini belirtir [2]. Hiçbir somut gerçeğe dayanmayan bu kıyamet varsayımı yine de İncil’deki bir söz haline gelecektir.

1898’de William Hearst ve Joseph Pulitzer’in günlük gazetelerinin satışlarını artırmak için, ABD ve İspanyol sömürgesi Küba arasında kasıtlı olarak bir savaşı kışkırtmak için yanlış bilgiler yayınladıklarını anımsıyoruz. Bu, « yellow journalism »in [sarı gazetecilik] başlangıcıydı (para kazanmak için her şeyi yayınlamak). Bugün buna «sahte haberler » diyoruz.

Şu anda, parababalarının bu basit salgını « dünyanın sonunun » olduğuna inandırmak için Covid-19 konusunda kasıtlı olarak panik yaratıp yaratmadıkları bilinmemektedir. Gerçek şu ki, saptırmalar birbirini izlediğinde buna hükümetlerin karışmamış olmas mümkün değildir. Tabii ki, artık burada insanları korkutarak reklam satmak değil, bu korkuyu kullanarak insanlara hükmetmek söz konusudur.

<dpc180288|center>

DSÖ’nün müdahalesi

Tüm operasyonu takip eden Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), hastalığın Çin dışına yayıldığını tespit etti. 11 ve 12 Şubat’ta Cenevre’de bu salgını ele alan küresel bir araştırma ve inovasyon forumu düzenler. Bu vesileyle, başkan Dr Tedros Adhanom Ghebreyesus, son derece ölçülü deyimler kullanarak küresel işbirliği çağrısında bulunur [2].

DSÖ tüm mesajların şunları vurgular:
 salgının düşük demografik etkisi;
 sınırların kapanmasının işe yaramayacağı;
 eldiven giymenin, maske takmanın (sağlık personeli hariç) ve bazı « bariyer önlemlerinin » etkisizliği (örneğin, bir metrelik mesafe yalnızca hastalığın bulaştığı kişilerle karşılaştığında mantıklıdır, ancak sağlıklı insanlarla bir anlamı yoktur);
 özellikle ellerinizi yıkayarak, suyu dezenfekte ederek ve kapalı alanların havalandırmasını artırarak hijyen düzeyini yükseltme gereksinimi. Son olarak, tek kullanımlık mendil kullanımı ya da yoksa dirsek içine hapşırmak.

Bununla birlikte, DSÖ bir sağlık örgütü değil, sağlık sorunları ile ilgilenen bir Birleşmiş Milletler kuruluşudur. Kuruluş çalışanları, doktor olsalar dahi, her şeyden önce politikacılardır. Dolayısıyla, bazı Devletlerin suistimalini kınamaları beklenemez.

Bunun dışında, H1N1 salgını konusundaki tartışmalardan beri, DSÖ tüm önerilerini kamuoyu önünde meşrulaştırmak zorunda kalmaktadır. 2009 yılında büyük ilaç şirketlerinin çıkarları tarafından yönlendirilmesine ses çıkarmamakla ve orantısız bir şekilde acil durum ilan etmek suçlanmıştır orantısız bir şekilde yükseltmekle suçlanmıştır [3]. Bu kez « pandemi » sözcüğünü ancak dört ay sonra 12 Mart’ta son çare olarak mecbur kalınca kullandı.

27 Şubat’ta Napoli’de düzenlenen Fransa-İtalya zirvesi sırasında, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve İtalya Başbakanı Guiseppe Conte pandemi karşısında ortak hareket edeceklerini açıklıyorlar.

İtalya ve Fransa’da araçsallaştırma

Modern propaganda anlamında, Birleşik Krallık’ın halkını Birinci Dünya Savaşı’na girmeye ikna etmek için yaptığı gibi yalan haberlerin yayınlanmasıyla kendimizi sınırlandırmamalı, Almanya’nın kendi halkını İkinci Dünya Savaşı’na girmeye ikna etmek için yaptığı gibi onu üye yapmalıyız. Yöntem her zaman aynıdır: öznelerin işe yaramaz olduğunu bildikleri, ancak onları yalan söylemeye itecek eylemlere gönüllü olarak girişmelerini teşvik etmek için psikolojik baskı uygulamak [4]. Örneğin, 2001 yılında, herkes 11 Eylül’de uçakları kaçırmakla suçlananların yolcu listelerinde yer almadıklarını biliyordu. Oysa şok etkisiyle, bunların birçoğu FBİ Başkanı Robert Muller’in « 19 hava korsanının » aleyhinde yönelttiği aptalca suçlamaları sorgulamadan kabul etti. Ya da yine herkes Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in Irak’ın menzili 700 kilometreden fazla olmayan sadece eski Sovyet yapımı Scud’lara sahip olduğunu biliyordu, ancak birçok Amerikalı cani diktatörün Amerika’ya saldıracağı öldürücü gazlardan kendilerini korumak için evlerinin pencerelerini ve kapısını kapattılar. Bu kez, Covid-19 ile ilgili olarak, kişiyi tehdidin gerçekliği konusunda kendini ikna etmeye zorlayan kendini evde gönüllü kapatmadır.

Tarihte hiçbir zaman hastalıklarla savaşmak için sağlıklı bir nüfusun eve hapsedilmesi yöntemine başvurulmadığını anımsayalım. Ve her şeyden önce, bu salgının ölüm oranı açısından önemli bir sonucu olmayacağını unutmayalım.

İtalya’da, karantina ilkesine uygun olarak ilk adım hastalığın görüldüğü bölgeleri tecrit etmek oldu, ardından da bir başka mantığa göre tüm yurttaşlar birbirinden tecrit edildi.

İtalyan Başbakanı Giuseppe Conte ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a göre, evdeki tüm nüfusun evlere hapsedilmesi salgının üstesinden gelmeyi değil, ama hastaların aynı anda hastanelere yığılıp etkisiz kılmaması için salgını zamana yaymayı hedeflemektedir. Başka bir deyişle, bu tıbbi değil, sadece idari bir önlemdir. Enfekte olan insan sayısını azaltmaz, ancak zamana yayar.

İtalyanları ve Fransızları kararlarının doğruluğu konusunda ikna etmek için Conte ve Macron, ilk önce bilimsel uzmanlardan oluşan komitelerinin desteğinden yararlandılar. Bu komitelerin insanların evde kalmalarına olduğu kadar, işlerine güçlerine devam etmelerine de herhangi bir itirazı yoktu. Conte ve Macron daha sonra insanların gezebilmelerine imkan sağlayan resmi bir belgenin doldurulmasını zorunlu kıldılar. Bu içişleri bakanlıkları antetli belgeler kişinin beyanıyla doldurulmaktadır ve herhangi bir doğrulamaya ya da yaptırıma tabi değildir.

İki hükümet, enfeksiyon hastalıkları doktorları tarafından reddedilen gereksiz talimatları dağıtarak halklarının paniğe kapılmasına neden olmaktadırlar: insanları her koşulda eldiven ve maske takmaya ve diğer insanlardan en az bir metre uzakta kalmaya teşvik etmektedirler.

Fransız Sağlık Bakanlığı tarafından sansür edilen 25 Şubat 2020 tarihli video görüntüsü.

Fransız « referans gazetesi » Le Monde, Facebook Fransa ve Fransız Sağlık Bakanlığı, Çin’de Covid-19’a karşı test edilen bir ilacın varlığını duyurarak, Cumhurbaşkanı Macron’un aldığı önlemlerin tıbbi bir temelden yoksun olduğunu vurguladığı için, dünyaca ünlü enfeksiyon hastalıkları uzmanlarından Profesör Didier Raoult’un videolarını sansürlemeye kalkıştılar [5].

Profesör Didier Raoult’un, 16 Mart 2020 tarihinde Marsilya Üniversite Hastaneleri Genel Kurulu’nda yaptığı sunum.

Conte ve Macron hükümetlerinin hangi gerçek hedeflerinin ne olduğunu söylemek için henüz vakit çok erken. Kesin olan tek şey var, bunun Covid-19’u yenmekle ilgili olmadığıdır.

Çeviri
Osman Soysal

[1The Mandate of Heaven and The Great Ming Code, Jiang Yonglin, University of Washington Press (2011).

[2«Nouveau coronavirus : solidarité, collaboration et mesures d’urgence au niveau mondial s’imposent», Dr Tedros Adhanom Ghebreyesus, Organisation mondiale de la Santé, 11 février 2020.

[3Pandemics, Science and Policy. H1N1 and the World Health Organization, Sudeepa Abeysinghe, Plagrave Macmillan (2015).

[4« Les techniques de la propagande militaire moderne », par Thierry Meyssan, Réseau Voltaire, 16 mai 2016.