Suriye’de hezimete uğrayan ABD, kazanan Rusya’nın şartlarını kabul etmek üzere Cenevre’ye gitti. 16 Haziran 2021 zirvesinin, Biden yönetiminin askerlerine hakim olması koşuluyla düşmanlıkları sona erdirmesi bekleniyor. Batı Avrupalılar faturayı ödemek zorunda kalacaktır. Çin’in, Rusya’nın ortağı olma konumunun teyit edildiği görülüyor.
– Birinci Bölüm : “Neden ikinci bir Yalta?”, yazan Thierry Meyssan, Tercüme Osman Soysal, Voltaire İletişim Ağı , 15 Haziran 2021.
119 devleti Suriye ile karşı karşıya getiren Üçüncü Dünya Savaşı, Suriye, İran ve Rusya’nın zaferi ve 116 batılı ve müttefik devletin askeri yenilgisiyle sonuçlandı. Kaybedenlerin suçlarını kabul etmeleri ve yol açtıkları zarar ve masrafları (Suriye’de en az 400.000 ölü ve 400 milyar dolar hasar, 100 milyar dolar Rus silahı) ödeme zamanı geldi.
Oysa Batı, bu savaşı kendi topraklarında yaşamadı ve esas olarak vekil paralı askerler (« cihatçılar ») tarafından yürütülen savaşlardan zarar görmedi. Güçlerinin bir kısmını korudular. ABD, Birleşik Krallık ve Fransa ile birlikte müthiş bir atomik caydırıcı gücün başında yer almayı sürdürüyor.
Bundan böyle, yeni dünya düzeni, savaş sırasında tarafsız kalan dünyanın önde gelen ekonomik gücü Çin’i entegre etmekle kalmamalı, aynı zamanda kaybedenleri de kurtarmalı, onları umutsuzluğa sürüklememelidir. Batı kamuoyu, askeri yenilgisini kabul etmediği ve kendilerinin galip geldiğine inanmayı sürdürdüğü için bu daha da zordur.
Bu nedenle Rusya, savaş hasarını bu şekilde sunmadan algılama, NATO’yu askeri olarak boğmama ve kararlarını medyalaştırmamayı tercih etmiştir. Biçimsel olarak, Rusya-ABD zirvesi bu nedenle yeni bir Berlin’den (Üçüncü Reich’ın teslim olması) daha çok bir II. Yalta’dır (dünyanın müttefikler arasında bölünmesi).
ABD’nin Libya’nın yıkımından sorumlu tutulmadığını, çünkü o dönem Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev’in onları desteklediğini anımsayalım.
Şeffaf olmayan bir zirve
Rusya, Batı’yı eziyormuş izlenimini vermek istemedi. Hiçbir anlatım aynı anda her iki kamuoyu tarafından kabul edilemeyeceği için, daha toplantı öncesinde bile medya, devlet başkanlarının ortak basın toplantısı yapmayacakları konusunda uyarılmıştı. En azından 2014’ten beri (Rusya’nın savaşa girdiği tarih), hükümetler arası bir zirve hiç bu kadar kötü ele alınmamıştı. Devlet başkanları ayrı ayrı konuştuğunda, kolluk kuvvetleri karışıklığı kontrol altına almak için müdahale etmek zorunda kaldı. Sonunda, işler planlandığı gibi gelişti: gazeteciler fazla bir şey anlamadılar ve ancak anlatabilecekleri önemsiz küçük ayrıntılara ulaşabildiler.
ABD kamuoyu, Rusya’nın son iki başkanlık seçimini Donald Trump lehine manipüle etmeye çalıştığına; ABD’nin resmi internet sitelerine saldırdığına; bazı muhaliflerini zehirlediğine ve Ukrayna’yı askeri olarak tehdit ettiğine inanıyor.
Rusya bu çocukça yanılsamaları tümüyle reddetti, ardından büyük ABD başkanı Joe Biden’ı deneyimi, pazarlık yeteneği ve hatta bunak olduğu her halinden anlaşılan bu adamı açık sözlülüğü için övdü.
Moskova tarafından akıntıya karşı alınan kararlar
– Askeri açıdan önemli olan, Amerika Birleşik Devletleri’nin artık atom cephaneliğini modernize etmemesini ve hipersonik füze fırlatıcıları tasarlayabilecek durumda olmamasını sağlamaktı.
Başkan Biden, zirvenin açılışında ABD’nin, III. Dünya Savaşı sırasında tek taraflı olarak kesintiye uğrattığı silahlanmayı azaltma müzakerelerini yeniden başlattığını duyurdu. Batılıların hipersonik füze yapmasını önlemek için ne gibi önlemler alındığını bilmiyoruz, ancak Rusya’nın fırlatıcılar alanında kaydettiği ilerleme göz önüne alındığında, Moskova ve Washington, Rus egemenliğini baltalamadan nükleer füze stoklarını önemli ölçüde azaltabilir. ABD’nin silahsızlandırılması barışa hizmet edecektir. .
Başkan Biden, ülkesinin güç kullanımına izin veren 18 Eylül 2001 tarihli yasayı (Authorization for Use of Military Force of 2001), yani Rumsfeld/Cebrowski sonsuz savaş doktrinini yürürlükten kaldırması gerektiğini kabul etti.
– Ekonomik olarak, Rusya gelirlerini güvence altına almak istedi. Bu nedenle ABD, 19 Mayıs’ta Avrupa Birliği sanayisinin artık Batı petrolüyle değil, Rus gazıyla çalışmasını kabul etti. Washington, Nord-Stream 2 boru hattının yapımında yer alan şirketlere karşı aldığı yaptırım kararlarını kaldıracağını açıkladı. Gazın bedelinin bu ürünün piyasa değerine karşılık gelmeyeceği, ama savaş borcunun ödenmesine yeteceği aşikardır. Ancak Batı Avrupalıların bu aşırı faturalandırmadan kurtulmaları her zaman mümkün olabilecektir.
Belki de Almanya ve Fransa, eski Şansölye Gerhard Schröder ve eski Başbakan François Fillon bu savaşa her zaman karşı oldukları için bu zararları ödemekten muaf tutulabilirler. Özellikle sosyalist Gerhard Schröder, Rus devlet doğalgaz şirketi Rosneft’in yöneticiliğini yaparken, De Gaulle’cü François Fillon’un da Rus devlet petrol şirketi Zarubejneft’in yöneticiliğine atanması bekleniyor. Yine de ilkinin İdlib’de, ikincisinin de Celabiye’de hala askerleri bulunuyorken Almanya ve Fransa’nın düşmanlıkları durdurması ve Volker Perthes veya François Hollande gibi bu katliamın ana aktörlerinin alçaklıkla yaftalanmasını gerekir.
– Diplomatik düzeyde, Moskova ve Washington ilişkilerinin düzeldiğini ve büyükelçilerinin görevlerine geri döndüğünü duyurdular. Geriye etki alanlarını belirlemek kaldı.
Her şeyden önce, Devlet Başkanı Putin ABD’nin aşmaması gereken sınırları belirledi: (1) Ukrayna’nın NATO’ya katılması veya burada nükleer fırlatıcıların konuşlandırılmasının yasaklanması (2) Belarus’a müdahale yasağı (3) Rusya’nın iç siyasetine müdahalenin yasaklanması.
Doğrudan Moskova’nın kanatları altındaki Suriye hariç, Orta Doğu’nun Rus-ABD ortak etkisi altında olması, Osmanlı imparatorluğunun yeniden canlanmasını önlemek için Sünnilerin iki gruba ayrılması; Suriye’nin (İran’ın değil) Lübnan, Irak, İran ve Azerbaycan’ın da dahil olduğu bir bölgenin liderliğini üstlenmesi (yine bir Osmanlı dirilişini önlemek için); son olarak, İsrail’in Vladimir Jabotinsky’nin yayılmacı projesinden vazgeçmesi konularında mutabık kalındı.
Moskova, bu mutabakatların bazı ABD’li yetkililer tarafından doğrudan değil, üçüncü taraf aktörler yoluyla getirilecek engellerle karşılaşacağını öngörüyor. Her halükarda Washington, 2 Haziran’dan beri Orta Doğu’daki tüm devletleri füzesavar sistemini (Patriot ve Thaad) geri çekeceği konusunda bilgilendirmişti.
Çin’in yeri
Uzak Doğu’da Rusya, Batılıların Çin’e karşı ittifak önerilerini kesin olarak reddetti. Tarih göz önüne alındığında, Çin’in Batı’yı tehlike yaratacak konumdan uzak tuttuğu sürece Doğu Sibirya’yı talep etmeyeceğine inanıyor. Bu nedenle Devlet Başkanı Putin zirveden hemen önce Pekin’i bir tehdit olarak görmediğini bir kez daha teyit etti.
Zaten Rusya açısından Çin’in ekonomik gelişimi bundan daha normal olamazdı. Batılı küreselleşmenin kurallarını ihlal ettiği bir gerçekse de tamamen meşru bir milliyetçi doktrine dayanıyor. Çin’i kınayan ve dünya ticaret standartlarını belirlediğini iddia eden son G7 bildirisi, eski ihtişamların bir hezeyanıdır. Öyle ya da böyle, savaş sırasında akan kanın bedelini ödemek yerine ekonomik olarak gelişmeyi tercih eden Pekin, ayrıcalık talep edemez. Moskova, Tayvan’ın Çin’e « iade edilmesini » destekliyor, ancak askeri çatışmaya başvurmadan.
Moskova, özellikle doğu Rus Sibiryası’nın ortak kalkınması için Genişletilmiş Avrasya Ortaklığı aracılığıyla Rusya’nın siyasi ve Çin’in ekonomik çabalarını birleştirmeyi planlıyor. Bu nedenle Trans-Sibirya ve Baykal Gölü’nü Amur Nehri’ne bağlayan Magistrale demiryolunun, Primorye-1 ve Primorye-2 ulaşım koridorlarının, Kuzey İpek Yolu’nun, Avrupa-Doğu Çin otoyolunun, Kuzey- Güney Otoyolu ve Rusya-Moğolistan Ekonomik Koridorunun yapımını gerçekleştirmektedir. Rus sahasının Çin İpek Yolları ile olan bu bağlantısına iki ülkede yürütülen700 milyar dolardan fazla bütçeli ortak projeler de eklenmelidir.
ABD’nin beklentileri
ABD’nin siber güvenlik alanındaki önerilerine gelince, sorun ikili olarak ele alınamaz. Moskova, ABD başkanlık seçimlerine veya ABD kamu kurumu sitelerine yönelik saldırılara destek olmadığını herkesten iyi biliyor.
Bilgisayar saldırıları, bazen devletler hesabına çalışan eşkiyalar gibi hareket eden özel bilgisayar korsanlarından gelmektedir. NKTsKİ –Rus Siber Olaylara Yönelik Ulusal Koordinasyon Merkezi (FSB’nin üç yıl önce kurulmuş bir bölümü)– Batı medyasındaki iddiaların aksine, siber saldırıların dörtte birinin ABD’den kaynaklandığını tahmin ediyor.
Rusya, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 31 Aralık 2020’de (A/RES/75/240) « dijital güvenlik ve kullanımı üzerine sınırsız çalışma grubunun (OWEG) (2021-2025) » oluşturulmasını sağladı. Bu konuda yetkin olacak olan sadece ve sadece bu kurumdur. Bu, Moskova’nın Birleşmiş Milletler’e, Washington’daki şahinlerin aktarım postalarına dönüştüren Üçüncü Dünya Savaşı sırasında yoksun bırakıldığı demokratik dünya forumu rolünü yeniden kazandırmasının bir yoludur.
Bizimle iletişimde kalınız
Bizi sosyal ağlardan takip ediniz
Subscribe to weekly newsletter