Soğuk Savaş dönemi sonra erince, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) üniversitelerinde bir skandal patlak vermişti: Öğrenci yetiştiren tanınmış bilim insanları ve bilimsel amaçlı deneylerin yapıldığı laboratuarların Pentagon tarafından el altında finanse edildiği ortaya çıkmıştı. Bir yandan, bilim insanı sıfatıyla, bilim adına bildirdikleri görüşlerin doğruluğuna gölge düşerken, diğer yandan, bilimsel çalışmalarının askeri amaçlı uygulamalar için yapıldığı anlaşılmıştı. Bu döneme geri dönüldüğü anlaşılıyor. Pentagon kurumsal olarak (ABD Savunma Balkanlığı ve Genel Kurmay Başkanlığı) Sosyal Bilimlerde araştırma yapan üniversitelerin ana sponsorudur. Pentagon, üniversitelere finansman sağlayarak, öncelikle insanların/vatandaşların hangi saikler doğrultusunda siyasal hareketlere yöneldiklerini öğrenmeyi ve bu hareketleri manipüle etmeyi hedefliyor.
ABD Savunma Bakanlığı, Araştırma Programı (US Department of Defense) ABD’de faaliyet gösteren askeri amaçlı muhtelif ajansların gözetiminde, küresel düzeyde yaşanan büyük ölçekli sivil/ toplumsal nitelikli huzursuzluklara neden olan dinamiklerin (sosyal riskler ve bu risklerin bertaraf edilme noktaları) modelinin çıkartılması için finansman sağlayarak, üniversiteleri destekliyor.
Milyonlarca dolarlık finansman sağlanan bu programla, hem kısa vadeye ve hem de uzun vadeye yönelik savunma amaçlı “askeri anlayış geliştirmek üzere”, Savunma Politikası Kurumu/ Topluluğu (the defense policy community) bünyesinde yüksek kademede görev yapan uzmanların ve karar alıcı makamların hizmetine verilecek şekilde, ortak bir politika geliştirme ve askeri komutanlarca uygulamaya konulan politikalara açıklama getiriliyor.
ABD Savunma Bakanlığı, Sosyal Bilimlerde araştırma yapan üniversitelerin işbirliğiyle, dünya çapında bankacılık krizinin yaşandığı yıl olan 2008’de, “Minerva Araştırma İnisiyatifi” adıyla başlatılan bu programla, ABD’nin stratejik öneme sahip olarak gördüğü dünyanın çeşitli bölgelerinde ortaya çıkan “sosyal, kültürel, davranışsal ve siyasal güçlerin neden olduğu temel anlayışın ne olduğunu” anlama hedeflenmiştir. 2014 ve 2017 dönemine yönelik finansman desteği verilerek ödüllendirilen projeler arasında, “bir bölgede gelişen sosyal bir hareketin seferber olma dinamiklerinin neler olduğunun ve bu hareketin başka bir bölgeye sirayet etme sürecinin nasıl geliştiğini” tespit etmek amacıyla ABD Hava Kuvvetleri Araştırma servisinin yönetiminde, Cornell Üniversitesinin yaptığı bir araştırma bulunuyor.
Bu araştırmayla, 2011’de gerçekleşen Mısır devrimi sürecinden, 2011’de Rusya’da, Duma’da yapılan seçimlerden, 2012’de Nijerya’da meydana gelen petrol krizinden ve 2013’de Türkiye’deki Gezi Parkı protesto gösterilerinden yola çıkılarak, “sayısal/dijital verilerin değerlendirilmesi” yapılması marifetiyle, bir bölgede gelişen sosyal bir hareketin başka bir bölgeye sirayet etme sürecinde “kritik kitle davranışının (dönüm noktasının)” nasıl geliştiği öğrenilmek isteniyor.
“Sosyal bir hareketin başka bir bölgeye sirayet etmesinde mobilize olan kişilerin kimler olduğu ve ne zaman mobilize oldukları” hususunu tespit etmek amacıyla Twiter üzerinde gerçekleşen mesaj ve diyaloglar incelemeye alınıyor.
Washington Üniversitesinde bu yıl başka bir araştırmaya daha başlandı: “Büyük ölçekte siyasal ve ekonomik değişikliklerin olmasına neden olan politik hareketlerin hangi şartlarda meydana geldiğinin tespit edilmesi” isteniyor. ABD Kara Kuvvetleri Komutanlığı Araştırma Servisince yürütülen bu proje, 58 ülkeyi kapsamakta olup, “uzun süre devam eden, 1000’den fazla kişinin katıldığı, büyük ölçekli kitlesel hareketlerin” neler olduğunu tespit etmek üzerine yoğunlaşıyor.
ABD Savunma Bakanlığınca desteklenen Minerva Araştırma İnisiyatifi geçen sene, Pasifiklerde gelişen hareketlerin militanlarını ve “siyasal şiddet partizanlarını” aynı torbaya koyan, “silahlı militanizme” dâhil olmak istemeyen terör eylemi taraftarlarını diğerler eylemlerden ayırmayan, “kimler terörist olmuyor ve neden?” adlı bir proje yürütmüştü. Bu projeyle, şiddet uygulamayan militanlar mercek altına alınıyor: Aynı ailevi, kültürel, sosyo-ekonomik şartları paylaşıp, terörizme yönelmelerinde belirleyici şartların neler olduğunu, silahlı grupların amacına sempati duyan, ancak, yakın zamanlara kadar, silahlı herhangi bir angajmana girmeyen kişilerin profilleri çıkarılıyor. Terörizm konusunda yapılan araştırma alanında tanıklık özelliğine sahip bu grupları ayrı bir şekilde incelenmesi hedefleniyor. Bu proje teröristleri temel almıyor, ancak, siyasal şiddetin sempatizanlarını mercek altına alıyor.
Bu projeler altında yürütülen 14 araştırmanın her birisi, “mücadelenin sürdürülmesinde şiddet yolunu tercih etmeyen, radikal davaların savunulmasına yakınlık duyan, parti militanı veya hükümet dışı organizasyon aktivisti 10 kişiden fazla gruplarla yapılan detaylı görüşme” sonucunda elde edilen örnek olaylara dayanıyor.
Projede esas araştırmacı olan, ABD Deniz Lisansüstü Okulunda Profesör Maria Rasmussen ile temasa geçtim; şiddet uygulamayan, Hükümet Dışı Organizasyon (NGO) için çalışan militanların neden siyasal şiddet uygulayan militanlar ile aynı değerlendirmeye alındığını ve “partiler ile Hükümet Dışı organizasyonların” neden ankete konu olduklarını sordum, ama cevap alamadım.
Minerva Programı çalışanları, aynı zamanda, barışçıl amaçlı Hükümet Dışı Organizasyonların (NGO) savunduğu “radikal mücadelelerin” nasıl oluyor da ABD Savunma Bakanlığını ilgilendiren Milli Güvenlik Konseptine potansiyel tehdit oluşturduğu konusu başta olmak üzere, sormak istediğim sorularıma cevap vermeyi kabul etmediler.
Sorularımdan bazıları;
“ABD Savunma Bakanlığı, protesto hareketlerini ve dünyanın çeşitli bölgelerinde meydana gelen sosyal hareket militanlığını ABD’nin Mili Güvenliğine tehdit olarak mı algılıyor? Cevap evet ise, neden? Sosyal militanizm, gösteri yapma, siyasal hareketler ve tabii ki, Hükümet Dışı Organizasyonlar sivil toplumun ve demokrasinin sağlıklı gelişmesi için gerekli olan elemanlardır; Savunma Bakanlığı, bu konular etrafında gelişen araştırmalara neden finansman sağlıyor?”
Minerva Programı Direktörü Dr. Erin Fitzgerald daha detaylı bir açıklama yapmadan önce “konuyla ilgili merakınızı anlıyorum ve bizimle temasa geçmek suretiyle, gerekli açıklamaların yapılması fırsatını bize vermenizden memnun kaldığını” bildirmişti. Gerekli açıklamaların yapılması yerine, Savunma Bakanlığı Basın Servisinden aşağıdaki açıklamayı aldım:
“Savunma Bakanlığı ABD’nin, vatandaşlarının, müttefiklerinin ve ittifak yapan ülkelerin güvenliğini sağlama rolünü ciddiye almaktadır. Güvenlik karşıtı bütün meydan okumalar/hareketler çatışma yaratıcı nitelikte olmasa dahi, her bir çatışma ABD ordusunu hedeflemese dahi, Minerva Araştırma Program,ı Sosyal Bilimlerde yapılan önemli araştırmaların finansmanına katkıda bulunur. Bu katkı, Savunma Bakanlığının dünyada gelişen istikrasızlık ve güvensizlik olaylarının nedenini anlama çabasını pekiştirmektedir. Meydana gelen anlaşmazlık konularını ve bu anlaşmazlıkların nedenini anlama çabası sayesinde Savunma Bakanlığı, yarına yönelik çevre güvenliğinde etkin olup, kendini geleceğe hazırlayabilmektedir.”
Minerva Araştırma Programı, 2013’te, iklim değişikliklerine bağlı olarak meydana gelen sivil nitelikli rahatsızlıkların neden olduğu riskleri değerlendirmeyi amaçlayan, Enerji Bakanlığına bağlı Pacific Northwest National Laboratory ile ortaklaşa yürütülen bir araştırmada Maryland Üniversitesi bünyesinde yürütülen bir programa sübvansiyon sağladı. Bu program, 1,9 milyon dolar bütçeli, üç yıllık süreli olup, iklim değişikliği muhtelif senaryolarına göre karşı karşıya kalan toplumların yaşayabilecekleri olayların modellerini önceden geliştirmeyi hedefliyor. Minerva Programına, daha ilk başlarından itibaren, Sosyal Bilimlerde ve davranışsal araştırmaların yapılmasında, beş yıllık bir sürede, 75 milyon dolar tahsis edileceği öngörülmüştü. Sadece içinde bulunduğumuz bu yıl için ABD Kongresi tarafından 17,8 milyon dolar tahsis edilmiştir.
Minerva Programı çalışanları iç yazışmalarında geçen bir e-mail’de, 2012 Master programına ilişkin paylaşılan anılardan birisinde, programın aslında kara harekâtı operasyonlarında uygulanabilecek, kısa sürede sonuç almayı amaçladığı anlaşılıyor. Söz konusu bu anı paylaşım yazışmasında, Minerva Programı doğrultusunda Arizona Devlet Üniversitesine sübvansiyon sağlamanın bir parçası gereği, “devrim-karşıtı Müslüman söylemi” geliştirilmesi ile ilgili konuya da değiniliyor.
Programın önemli sorumlu kişilerden birisi Prof. Stve Corman’ın iç yazışma mail’inde Savunma Bakanlığı programı gereği düzenlenen bir toplantıdan bahsediliyor: Pentagon görevlisi üst düzey subayların/memurların “müdahil olmaları halinde doğrudan entegre edilebilen model ve araçlar” formunda “kısa sürede uygulanabilir kapasiteyi geliştirmeye yönelik” öncelikle onların hazır olabileceği Sosyal Kültürel Davranış Modeli Geliştirme (Human Social Cultural and Behavioural Modeling) konularının görüşüleceği bir toplantı.
Deniz Araştırma Servisi Denetçisi Dr. Harold Hawkins’in ilk başından itibaren, Üniversitelerde yapılan araştırmanın aslında “herhangi bir oyuna ve uygulanacak bir enstrümanın ortaya çıkmasına yol açması konusunda kaygı duymamamızın gerektiği, bilimsel bir temel araştırma amaçlı” olduğu yönünde garanti vermesine rağmen, Prof Corman’ın yazdığı bir e-mail’den, ABD Savunma Bakanlığının düzenlenen toplantıda “bilimsel uygulama” formunda, “maddi sonuçların” elde edilmesi arayışı içerisinde olduğu anlaşılıyor. Prof. Stve Corman, araştırmacılarına,Savunma Bakanlığının - muhtemelen operasyon amaçlı - çıkabileceği alanlarda uygulanabilecek araçları net olarak görebilecekleri “biçimlendirilmiş somut sonuçları, raporları düşünmelerini… vs” öneriyor.
Bağımsız araştırma yapan bilim insanları, ABD yönetimince Sosyal Bilimler araştırmalarının savaş yapma amacı doğrultusunda militarize edilmesine çalışılmasını eleştiriyorlar. Amerikan Antropoloji Derneği (American Anthropological Association) Mayıs 2008’de ABD yönetimine, kurum olarak Pentagon’un “titiz, dengeli ve objektif bir akran incelemesine” olanak veren “Antropoloji alanındaki (ve de diğer sosyal bilimlerde) araştırmaların değerlendirmesini yapabilecek altyapıya sahip olmadığını” ve bu tür bir araştırmanın daha ziyade Ulusal Bilim Vakfı (National Science Foundation-NSF) gibi sivil nitelikli kurumların yönetiminde gerçekleşebileceğini bir yazıyla bildirmişti.
ABD Savunma Bakanlığı, Haziran 2008’de, Minerva Programının ortak yönetimi konusunda Ulusal Bilim Vakfı (National Scinece Foundation-NSF) ile anlaşma protokolü imzaladı. Amerikan Antropoloji Derneği (American Anthropological Association), anlaşma protokolüne ilişkin olarak,“araştırma sonuçlarının Ulusal Bilim Vakfı (NSF) İnceleme Komiteleri tarafından değerlendirmeye alınmasına rağmen, İnceleme Komitelerinin kimlerden oluşacağını belirleme yetkisinin yine de Pentagon’daki makamların elinde olduğu” uyarısında bulunmuştu. Şöyle ki;
“Bu alandaki araştırmanın, bilimsel amaçlı olmasından daha ziyade, Pentagon’un dünyayı yönetme politikası gündemine uygun olduğu zaman ancak finansman sağlanacağı kaygısı duyulmaya devam ediliyor. Sorumluluk hisseden Antropologlar çevresinden (Network of Concerned Anthropolgists) Minerva programına getirilen başka bir eleştiri; bu programın, insanlık için önem arz eden diğer bilimsel alanlarda da benzer araştırmaların yapılmasına yol açacağı ve ABD Ordusu faaliyetlerine ilişkin bağımsız tartışma ve eleştirilerin yapıldığı yer olan üniversitenin bilimsel rolünde, Pentagon ile uzlaşmaya gidildiği kanısının uyandırılmasına neden olacağı şeklindedir”.
Antropolojinin Silahlandırılması: Militarize Devletin Hizmetinde Antropoloji Bilimi (Weaponizing Anthropology: Social Sciences in Service of the Militarized State) kitabının yazarı, Washington DC, St.Martin Üniversitesinde Kültür Antropoloji alanında çalışmalar yapan Dr. David Price’a göre “Projelerin çoğunda yürütülen çalışmaları birer birer ele alacak olursanız, bütün bu çalışmaların Sosyal Bilimler normal şartlarına göre yürütüldüğü havasını edinirsiniz: Metin analizleri, tarihsel incelemeler ….vs; ancak, bu incelemeleri bir araya getirdiğinizde, anlaşılabilir şekilde, aşırı basitleştirme yoluna gitmek suretiyle, çarpıklıkların yer aldığı ortak noktaları görürsünüz”. Pentagon kurum olarak, Minerva programı çerçevesinde sürekli olarak finansman sağlayarak, araştırma yapan kişilerin total proje çerçevesinde bireysel görüşlerine yer vermeyecekleri şekilde, nihai hedefleri doğrultusunda projeleri havale ediyor.
Prof. David Price’ın açıklamalarında - Sosyal Bilimlerde uzman kişilerin çalışmalarını askeri kara operasyonlarına nasıl dahil edileceği yönünde tasarlanmış - Pentagon’un Human Terrain System (HTS) programının, ABD ordusunu bir senaryolar dizisi gereği, Amerika sınırları dahilinde bir bölgede, rutin olarak tatbikat eğitimini yapmaya nasıl sevk ettiğini daha önce zaten görülmüştü.
Prof. Price, eski bir memur tarafından HTS direktörlerine gönderilen programın eleştirel bir özetinde alıntı yaparak, olayların askeri açıdan incelenmesi amacıyla, yerel bir halkın, kurulu bir düzen dengesine ve mevcut düzenin etki alanına tehdit teşkil ettiği, ülkenin hukuk ve sosyal düzenine başkaldırdığı bir durum senaryosu üzerinde deney yapılması suretiyle, Afganistan ve Irak’ta meydana gelen olaylar için öngörülen, HTS tatbikat eğitimlerini isyan karşıtı COIN (counterinsurgency) projesine uyarlama çalışmaları yapıldığını rapor etmişti.
Prof. Price, “aralarında bazılarının Hükümet Dışı Organizasyonu (ONG) Çevreci Sierra Club’u üyelerinin de olduğu, Orta-Batı Amerika’da, Missouri Eyaleti yakınlarında faaliyette olan, kömür ile çalışan bir santralin neden olduğu hava kirliliğinden dolayı karşı protesto gösterilerinin düzenlenmesiyle çevreci militanların seferber edildiği bir savaş oyununun söz konusu olduğunu” açıklamıştı. Gösterilere katılanlar arasında “soruna çözüm bulma” talebine bulunanlar ve bu sorundan yola çıkarak “fitne çıkaranlar” şeklinde grup tanımlaması yapılarak işbölümü yapılmıştı. Bu savaş oyunun ağırlık merkezini bu yöndeki bakış açısına ve ABD Ordusunun izlediği stratejiyi “hedef seçilen kitleyi” oluşturan değerler sistemine doğru kaymasını sağlamak amacıyla, toplumun diğer kesimini meydana getiren halk kitlesi propaganda operasyonlarına hedef olarak belirlenmişti.
Bu savaş oyunları, ABD Ulusal Güvenlik Kurumunca (National Security Agency-NSA) tasarlanan kitle gözetim faaliyetlerinin bir kısmı, çevre, enerji ve ekonomik sorunlarından kaynaklı şokların meydana gelmesini tahrik eden istikrarsızlaştırma etkisini yaratma hazırlık safhasıyla motive edilmesini salık veren Pentagon’un hazırladığı planlama dokümantasyonu serisiyle tutarlı bir şekilde hazırlanmıştır.
New York Binghamton Üniversitesi, Bartle Sosyoloji Kürsüsünden Prof. James Petras, Prof. David Price’ın ileri sürdüğü kaygılara katılıyor. Minerva Araştırma Programıyla sübvansiyon verilen ve Pentagon’un isyan karşıtı operasyonlarına eklemlenen Sosyal Bilimlerde araştırma yapan bilim insanları ABD yönetimi tarafından “ideolojik hareketlerin bastırılması ya da, tabandan gelen sosyal hareketlerin nötrleştirmesi de dahil, bu tür toplumsal hareketlerin alevlendirilmesiyle provoke edilen duyguların incelenmesi” istenilen çalışmalara dahil olmuşlardır.
Minerva Araştırma Programı, askeri ideolojinin derinlerde yatan köklerinden kaynaklı dar görüşlüğüne ve başarısızlığa mahkum doğasına iyi bir örnek olarak gösterilebilir. Daha da kötüsü, ABD Savunma Bakanlığının insani en temel sorulara cevap vermekte isteksiz davranması, bu olgunun semptomlarından dolayıdır: Ulusal Güvenlik Kurumları, küçük bir azınlığın çıkarlarına hizmet ederlerken, geniş halk katmanlarının aleyhine olacak şekilde, küresel düzeyde bir dünya sistemini savunma yönündeki sarsılmaz misyonları gereği görevlerini yerine getirirlerken, dünya nüfusunun diğer büyük kısmını oluşturan bizleri potansiyel terörist olarak telaki edebilirlerken hiçbir vicdan azabı duymuyorlar.
Bizimle iletişimde kalınız
Bizi sosyal ağlardan takip ediniz
Subscribe to weekly newsletter