Hükümetlerarası örgütlerin, kendi başlarına elde edemeyecekleri sonuçlara ulaşabilmelerini sağlamak üzere, üye ülkelerin çabalarını bir araya getirmeleri beklenir. Buradan BM ve AB’nin IŞİD’e karşı mücadelenin eşgüdümünü yaptıkları sonucunu çıkarabiliriz. Ancak bunun tam tersine, bu iki örgüt sahadaki aktörlerin tekerlerine çomak sokuyor ve Devletlerin uluslararası terörizme verdiği desteği maskeliyor.
Soğuk Savaş boyunca, sosyal ve siyasal bilimler alanındaki araştırma ödenekleri « totalitarizme » -yani Nazizm ile Stalinizmin bir tutulması- ilişkin incelemelere yönelmiş olsa da, 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra yeniden « terörizme » yönlendirildiler. Birdenbire, Afganistan’da ve Irak’a karşı yürütülen savaşları ve Patriot Act’ın ilanını, saldırıların resmi yorumlarını sonradan meşrulaştırmak için finanse edilen binlerce uzman türedi.
On üç yıl sonra, aynı fenomen bu kez IŞİD’in halifelik ilanı dolayısıyla bir daha tekrarlandı. Bundan böyle yaygın bir terörist tehditle mücadele etmekten daha çok, tanınmamış da olsa gerçek bir Devletle savaşmak ve neden olduğu silah, para ve savaşçı naklini önlemek söz konusudur.
İki hükümetlerarası örgüt, BM ve Avrupa Birliği, « şiddet içeren aşırılığın önlenmesi » ve IŞİD’le mücadele stratejisini belirlemek için devasa bir çalışma gerçekleştirdi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 30 Haziran ve 1 Temmuz tarihlerinde bu yapılan çalışmaları inceleyecek. Korkarız « şiddet içeren aşırılığın önlenmesi », her türlü muhalefetin bastırılması için kullanılacak bir gerekçe olmanın ötesine geçemeyecek.
Sunulan belgeleri okuduğumuzda –BM Genel Sekreterinin (1) [1], 1373 sayılı kararla oluşturulan teröre karşı mücadele komitesinin (2), Analitik Destek ve Yaptırım İzleme Ekibinin (3) [2] ve Avrupa Birliği Dış Eylem Servisinin (4) [3] belgeleri-, bir savaş planından daha çok siyasal açıdan doğru bir retoriğin geliştirilmesi şeklinde ortaya çıkanlar karşısında başımız dönüyor.
BM ve AB, sadece sahadan uzak Batılı kaynakları temel alıyor ve Irak, Suriye ve Rusya’nın aktardığı bilgilere yer vermemekle kalmıyor, bunların varlığından dahi söz etmiyorlar. Oysa bu bilgiler Muhammet Ali Alhakim, Beşar Caferi ve Vitali Çurkin gibi Büyükelçiler tarafından Güvenlik Konseyine teslim edilmiştir. Herkesin erişimine açıktırlar.
Suriye ve daha da az oranda Irak, para, silah ve cihatçı nakline ilişkin bilgileri günü gününe sunarken, Rusya, aşağıdaki konulara ilişkin beş tematik raporun dağıtımını yaptı:
– 1. Yasadışı petrol ticareti [4];
– 2. Yabancı terörist savaşçıların devşirilmesi [5];
– 3. Tarihi eser kaçakçılığı [6];
– 4. Silah ve cephane tedariki [7];
– 5. El yapımı patlayıcı üretimine yönelik kimyasal bileşenler [8].
Bu belgelerin tümü Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’yi doğrudan suçlamaktadır. Washington’un müttefiki bu üç ülke, en küçük bir isnadı dahi tartışmadan toptan inkar ederek suçlamalara yanıt verdiler.
IŞİD, Irak’ta Sünnilerle Şiiler arasında iç savaşın çıkarılması olsun, ardından Irak’ın üç federal bölgeye bölünmesi, İran’ı Lübnan’a bağlayan yolun kesilmesi olsun ya da Suriye Arap Cumhuriyetinin devrilmesi projesi konusunda olsun, ABD stratejisinin dört hedefi için işlevseldir. Öyle ki rahatlıkla şu soruyu kendimize sorabiliriz: eğer IŞİD olmasaydı, Washington onu icat etmek zorunda mı kalacaktı?
Yukarıda saydığımız belgelerin göz ardı edilmesinin Irak, Suriye ve Rus karşıtı bir önyargının sonucu olduğunu düşünmek yanlış olur. Çünkü bu devletlerle aynı düşünceyi paylaşan Batılı kamusal ve özel kaynaklar da aynı şekilde görmezden gelinmektedir. Örneğin U.S.Defense Intelligence Agency’nin tasnif dışı belgeleri [9] ya da NATO subaylarının gözbebeği Jane’s dergisinde yayınlanan makaleler gibi [10]. Hayır, BM ve AB, IŞİD sorununu basit ve açık bir peşin hükümle ele almaktadırlar: bu Devlet, hiçbir yerden yardım almadan kendiliğinden ortaya çıkmıştır.
BM’in körlüğü öyle bir noktaya gelmiştir ki Genel Sekreter Ban Ki-moon, Irak ve Suriye Arap ordularının ve Lübnan Direnişinin fedakarlıkları ve tabi Rus Ordusunun topyekun desteğiyle elde edilen zaferleri Washington yönetimindeki uluslararası koalisyona atfetmektedir.
On beş yıl süren « teröre karşı savaşın » « sonucunun », 65 ila 90 000 terörist olduğu varsayılan kişinin öldürülmesi karşılığında bir buçuk milyon sivilden fazlasının öldürülmesi ve yaygın bir terörist saldırıdan (El Kaide) doğrudan bir terörist Devlete (IŞİD) geçilmesi olduğu konusunda bize güvence veriliyor! Yıllardır uluslararası yardım almalarına rağmen on beşe yakın BM üyesi ülkenin « iflas ettiğini » (Failed States) bize anlattıktan sonra, şimdi bir avuç yobaz savaşçının kendi başına bir Devlet kurmayı ve dünya barışını tehdit etmeyi başardığına inanmamız isteniyor.
El Kaide, oluşan durumlara göre, « tehdit » statüsünden « müttefik » statüsüne kurnazca geçiş yaptı. Birleşmiş Milletlerin terörist örgütler listesinde kalarak, Türkiye’de AKP’yi finanse edebildi [11], Libya’da Muammer Kaddafi’nin devrilmesinde NATO’ya yardım etti ve Suriye’de « iyi iş » görmeyi başardı. Bu evrimi ve çelişkiyi kimse bize açıklamayı gerekli dahi görmedi. Bunun ne önemi vardı ki, « düşman » statüsü artık IŞİD’e geçmişti.
Son on beş yıl içerisinde, Batı kampının 11 Eylül ve El Kaide tehdidi teorisini geliştirmesine tanık olduk. Bu ayakta uyutan masala ilişkin eleştirilerimin yayınlanmasından sonra [12] ve o günden bugüne sayısı gittikçe artan saldırılarla birlikte, kamuoylarının, hükümetlerinin samimiyetinden şüphe ettiğine, ardından da bugün hiç inanmayacak aşamaya gelinceye kadar yavaş yavaş resmi beyanlarından koptuklarına tanık olduk. Hatta bazı Devlet Başkanları –Küba’da, İran’da [13], Venezüella’da- kamuoyu önünde enayi olmadıklarına dahi açıkladılar.
Bu kez, eleştirel bakış açısının başından beri, aralarında Güvenlik Konseyinin iki daimi üyesinin –Rusya ve Çin- de bulunduğu birçok Devlet tarafından savunulduğunu göz önünde bulundurarak, önümüzdeki on beş yılımızı bu kez « IŞİD tehdidine » yönelik bir şizofrenle mi geçireceğiz?
[1] “First UN report on ISIL”, “Second UN report on ISIL”, Voltaire Network, 9 February and 31 May 2016.
[2] “Report of the Analytical Support and Sanctions Monitoring Team pursuant to Security Council resolutions 1526 (2004) and 2253 (2015) concerning Islamic State in Iraq and the Levant (ISIL) (Da’esh), Al-Qaida and the Taliban and associated individuals and entities”, March 4th, 2016.
[3] “Towards a comprehensive EU approach to the Syrian crisis”, Voltaire Network, 24 June 2013. “Elements for an EU regional strategy for Syria and Iraq as well as the Da’esh threat” (Confidential leaked document), Voltaire Network, 6 February 2015. “Council conclusions on the EU Regional Strategy for Syria and Iraq as well as the ISIL/Da’esh threat”, Voltaire Network, 16 March 2015. “One year after: the impact of the EU Regional Strategy for Syria, Iraq and against Da’esh” (European External Action Service. Mena Directorate. Working document), Voltaire Network, 10 May 2016. “EU Council conclusions on the EU Regional Strategy for Syria and Iraq as well as the Da’esh threat”, Voltaire Network, 23 May 2016.
[4] “IŞİD’in petrol ticaretine dair Rus istihbarat raporu”, Tercüme Murat Özdemir, Voltaire İletişim Ağı , 29 Ocak 2016.
[5] “Türkiye’nin IŞİD’e yönelik yardımına ilişkin Rus istihbarat raporu”, Tercüme Murat Özdemir, Voltaire İletişim Ağı , 10 Şubat 2016.
[6] “IŞİD’in tarihi eser kaçakçılığına ilişkin Rus istihbarat raporu”, Tercüme Murat Özdemir, Voltaire İletişim Ağı , 8 Mart 2016.
[7] “Türkiye’nin IŞİD’e yönelik yardımına ilişkin ikinci Rus istihbarat raporu”, Tercüme Murat Özdemir, Voltaire İletişim Ağı , 18 Mart 2016.
[8] “Türkiye’nin IŞİD’e yönelik desteğine ilişkin üçüncü Rus istihbarat raporu”, Voltaire İletişim Ağı , 26 Mayıs 2016.
[10] “ABD Suriye’deki ateşkesi ihlal ediyor ve El Kaide’yi silahlandırıyor”, Tercüme Murat Özdemir, Voltaire İletişim Ağı , 27 Nisan 2016.
[11] “NATO’nun ebedi yedek gücü El-Kaide”, yazan Thierry Meyssan, Tercüme Francine Suzanne Yapar, Ayhan Aslan, El-Vatan (Suriye) , Voltaire İletişim Ağı , 9 Ocak 2014.
[12] Dehşetengiz Hile, Thierry Meyssan, Med Cezir Yayınları, Eylül 2002.
[13] “Statement by Mahmoud Ahmadinejad at 67th UN General Assembly”; “Al-Qaeda blasts Ahmadinejad for his stance on 9/11”, Voltaire Network, 26 September and 2 October 2011.
Bizimle iletişimde kalınız
Bizi sosyal ağlardan takip ediniz
Subscribe to weekly newsletter