Batı : Geçmişin yeniden yazımı

« Berlin Katliamı, terörist neden kimliğini bıraktı? », diye soruyor, « garipliklerden » söz ederek Corriere della Sera. Bu sorunun yanıtını bulmak için yakın geçmişe bakmak yeterli olacak, ama buna ilişkin geriye hiçbir anı kalmamış görünüyor.

« Hakikat Bakanlığı » -George Orwell’in « Stalinist totalitarizmin » eleştirisi olan 1984 adlı bilim-kurgu romanında hayal edilen- tarafından yeniden yazılan geçmiş, « Batılı demokrasilerde » gerçek haline dönüşmüştür. Son yıllara ilişkin belgelenmiş tarih böylece silinmiştir.

Bayan Clinton’un elektronik postalarının ortaya koyduğu gibi, Kaddafi’nin dolar ve CFA Frangına alternatif bir Afrika para birimi oluşturma planını engellemek için kararlaştırılan ABD ve NATO’nun Libya’ya karşı savaşı [1] hafızadan silinmiştir. Bu savaş, Başkan Obama’nın onayladığı, aralarında IŞİD’in gelecekteki çekirdek kadrolarının da yer aldığı, daha önce « terörist » olarak sınıflandırılmış olan İslamcı grupları finanse ederek ve silahlandırarak yürütülen bir gizli operasyonla başlatıldı. Bunlar, Kaddafi’nin devrilmesine katkıda bulunduktan sonra, 2011’de Esat’ı devirmek ve ardından Irak’a saldırmak (El Maliki Hükümeti, Pekin ve Moskova’ya yaklaşarak Batı’dan uzaklaştığı anda [2]) için Suriye’ye geçtiklerinde, CİA’ye bağlı bir şebeke aracılığıyla silahlandırıldılar (Mart 2013’te New York Times tarafından belgelenmiştir [3]). Pentagon’un, « Batılı ülkelerin, Körfez’deki devletlerin ve Türkiye’nin, Suriye’nin doğu bölgelerini denetimleri altına almaya çalışan güçleri desteklediğini » ve bu amaç içerisinde « Doğu Suriye’de bir Selefi Prensliği kurma olasılığının » bulunduğunun belirtildiği İstihbarat Ajansının belgesi (12 Ağustos 2012 tarihli, ve18 Mayıs 2015’te gizliliği kaldırılan) da silinmiştir [4].

Beyaz Saray adına Suriye’de görev yapan Senatör McCain’in Mayıs 2013’te, IŞİD’in başındaki bugünkü « Halife » İbrahim el Bedri ile buluştuğunu belgeleyen fotoğraflar da silinmiştir [5]. Aynı zamanda, Orwell’in « novlangue »’ndan esinlenerek, siyasal ve medyatik dil olaylara göre uyarlanıyor: ABD/NATO stratejisini desteklemeleri için sadece Batı kamuoyunda terör estirme işlevi gördüklerin bu şekilde tanımlanan teröristler, Suriye’de sivil katliamlarına giriştiklerinde « muhalifler » ya da « isyancılar » olarak nitelenmektedirler. Görüntülerin « novlangue »’ı kullanılarak, Batının desteklediği terörist oluşumların işgali altında kalan Halep halkının acınacak durumu yıllardır gizleniyor, ama Rusya tarafından desteklenen Suriyeli güçler kenti kurtarmaya başladığında, her gün « şehit Halep » gösteriliyor.

Öte yandan Hükümet güçlerinin 16 Aralık’ta, Doğu Halep’teki bir sığınakta, El Nusra (El Kaide) ve diğer teröristlerin eşgüdümünü yürüten ve ABD, İsrail, Suudi Arabistan, Katar, Türkiye, Ürdün ve Faslı 14 subaydan oluşan « Suriye Koalisyonuna » ait bir komando grubunu yakaladığı gizleniyor [6].

Bu temelde, Corriere della Sera’nın sorusunu yanıtlayabiliriz: Charlie Hebdo ve diğer katliamlarda olduğu gibi teröristler, kimliklerinin hemen belirlenmesi ve öldürülmeleri için, bilerek ya da unutkanlıkla kimlik kartlarını bırakıyorlar. Berlin’de başka « gariplikler » de tespit edildi: katliamdan hemen sonra kamyona el koyan polis ve gizli servisler şoför koltuğunun altında birçok fotoğrafla birlikte Tunuslu saldırganın kimliğinin bulunduğunu fark etmezler. Dolayısıyla, bir gün sonra delil yetersizliğinden serbest bırakacakları bir Pakistanlıyı yakalarlar. Ancak o zaman, çok uzman bir ajan şoför koltuğunun altına bakmayı aklına getirir ve orada teröristin belgelerini bulur. Saldırgan, Sesto San Giovanni (Milan) tren garı yakınlarında, katliamda kullanılan Polonya plakalı kamyonun yola çıktığı yerin bir kilometre uzağında, devriye gezen bir polis ekibi tarafından gecenin ortasında şans eseri tespit edilerek öldürülür. Bütün bunlar « Hakikat Bakanlığı » tarafından belgelenmiştir.