Başkan Trump’ın genişletilmiş Ortadoğu’ya ilişkin politikası somutlaşmaya başlıyor. Bugüne kadar ABD ve müttefikleri devletleri ortadan kaldırmaya ve kaos’u dayatmaya çalışırken, artık cihatçılara karşı ittifakların gerekliliğini savunmaktadırlar. İran, Suriye ve Hizbullah söylemde hala yenilmesi gereken düşmanlar olarak kalsa da, uygulamada birer ortak haline dönüşmektedirler. Uzun vadede ortaya çıkan bu yeni durum, bölge devletlerine çokuluslu şirketleri siyaset alanının dışına itme ve barışı sağlama imkanı verebilir.
Başkan Trump’ın dış politikası yavaş yavaş şekilleniyor. Genişletilmiş Ortadoğu’ya ilişkin olarak, Ulusal Güvenlik Danışmanı General H.R. McMaster ve CIA Başkanı Mike Pompeo aracılığıyla cihatçılara yönelik gizli yardım programlarına son vermeyi başardı.
Washington Post’un imalarının tersine bu karar, G20’deki Trump-Putin görüşmesi öncesinde olsa da, gerçekten bu görüşmenin de iki hafta öncesinde, Mayıs ortasında Riyad zirvesinin hazırlıkları sırasında alındığı anlaşılıyor. Hedef, Washington’daki siyasi sınıfın iddia ettiği gibi Rus Çarı önünde diz çökmek değil, ama Donald Trump’ın seçim kampanyası sırasında açıkladığı gibi terörizmin araç olarak kullanılmasına son vermekti.
Washington Post’un yalan ve imalı sözleri Batı basınının tamamı tarafından aynen olduğu gibi kullanıldı. Bunu belki Batılı gazetecilerinin sahip olduğu sürü ruhuna bağlayabilirsek de, belki de ve daha da kesin olarak bu durum, büyük medyaların Ortadoğu’da ve Rusya’ya karşı savaş taraftarlarının elinde olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Hala CIA Başkanı iken General David Petraeus tarafından 2012’de yürürlüğe sokulan ve yine sahibi olduğu KKR finans yatırım ofisi aracılığıyla bizzat sürdürdüğü geniş kapsamlı bir silah kaçakçılığı ağının varlığına ilişkin Bulgarların ifşaatları, savaş tacirlerinin gücü karşısında bizi şaşırtmaktadır.
Azerbaycan’ın 28 000 ton silahın naklini gerçekleştirdiği ve İsrail’in sahte nihai teslimat belgelerini sağladığı « Timber Sycamore» operasyonuna en az 17 devlet katıldı. Hiç kuşku yok ki BM Genel Sekreter Yardımcısı Jeffrey Feltman, David Petraeus ve KKR’ye yardım etti. Tabi ki hacmiyle tarihte daha önce benzeri görülmemiş bu devasa kaçakçılıkla ilgili olarak, ne ilgili devletler nezdinde, ne de uluslararası alanda herhangi bir adli soruşturma yürütülmeyecektir.
4 yıldan beri açıkça Levant bölgesi halkları sadece devletlere karşı değil ama hepsinden önce uluslararası medyaların ve kirli işleri yürütmekle yükümlü küçük devletlere hep birlikte emirler yağdıran orta ölçekteki devletler de dahil, çokuluslu özel şirketlerin oluşturduğu bir konsorsiyuma karşı da savaşmaktadır.
Ne olursa olsun, Donald Trump’ın CIA’ye ve Pentagon’a iradesini kabul ettirmede karşılaştığı zorluklar ve yarı kamusal, yarı özel bu paralel şebekenin varlığı, özel şirketlerin çıkarları doğrultusunda alt üst olan bir dünya düzeninde işinin ne kadar zor olacağını değerlendirmemize olanak sağlıyor.
İlk aşamada, Irak ve Suriye ordularının ipek yolunu yeniden etkinleştirmek için gerçekleştirdiği taarruz, çeşitli olaylara karşın ABD güçlerince engellenmedi.
Suriye Arap Ordusunun, Hizbullah’la birlikte ve Lübnan Ordusunun eşgüdümünde Ersal Jurd’unda başlattığı saldırı, Washington’un yeni politikasının ortaya çıkan ilk meyvesidir. Lübnan Başbakanı Saad Hariri, Hizbullah’ın varlığını sert bir şekilde eleştirmekle birlikte, Suudi Arabistan’ın talebi üzerine Ordusuna harekata katılma izni verdi. İlk kez resmi olarak Lübnan ve Suriye Orduları ve Lübnan direnişi birlikte hareket ediyorlar. Riyad, Allah’ın Partisi ve İran karşısında gardını düşürmeden, Hizbullah ile birlikte çalışmanın ve öncelikli olarak cihatçıların işini bitirmenin uygun olacağını değerlendirdi.
Sonuç olarak bölgedeki devletleri yıkması beklenen bu savaş, tam aksi yöne doğru evrilmektedir: İran, Irak, Suriye ve Lübnan güçlerinin birliği.
Bizimle iletişimde kalınız
Bizi sosyal ağlardan takip ediniz
Subscribe to weekly newsletter