Rusların Suriye’de savaş alanına ilişkin verilerin yeni bütünleşik yönetim sistemi sadece İsraillilerin saldırılarını önlemek için tasarlanmadı. Aynı zamanda ABD ve Fransa’nın Suriye’deki gayrimeşru üslerini hava yoluyla desteklemelerini de imkansız kılmaktadır. Olası bir bozgunu önceden tahmin eden Büyükelçi Jeffrey’in ABD işgal güçlerinin geri çekilmesinden söz etmesi bu yüzdendir.
Hükümet karşıtı terörist, ayrılıkçı grupların işgali altındaki bölgeler de dahil Suriye topraklarının savunulması, uluslararası hukuk açısından Suriye hükümetinin sorumluluğu altındadır. Aynı şey Suriye karasuları ya da hava sahası için de geçerlidir. Rusya, meşru Suriye hükümeti tarafından teröristlere karşı mücadelesinde Suriye Ordusunu desteklemek üzere davet edilmiştir ve yine aynı kapsamda Rusya dahi, kendi topraklarını ve hava sahasını savunma konusundaki egemenlik hakkıyla ilgili olarak Suriye hükümetinin yerine geçme hakkını kendinde görmemiştir.
Geçmişte uluslararası kuralları ve BM kararlarını hiçe sayan ABD ve başta NATO olmak üzere müttefikleri, Irak ve Afganistan’ın askeri olarak işgal etmiş ve Libya ve Yugoslavya’da bir uçuşa yasak bölge ilanı dayatmasında bulunmuştu. Suriye’deki Rus birlikleri ise aksine bir işgal gücü konumunda olmadığı için, her ne kadar opreasyonel açıdan bunu yapma yeteneğine sahip olsa da, Rus devlet başkanından Suriye topraklarını işgal etme ya da ülkenin genelinde bir uçuşa yasak bölge ilan etme görevi almamıştır.
Rusya’nın, uçaklarının kaza eseri imhasını önlemek amacıyla ABD ve İsrail ile vardığı mutabakat, Hmeymim Hava Üssü, Lazkiye Eyaletindeki Rus tesisleri ve Tartus Limanı çevresinde yer alan tesisleri de kapsayan Tartus yakınlarındaki deniz üssü çevresindeki hava sahasıyla sınırlıydı. Hmeymim Hava Üssünü tehdit eden silahlı İslamcılara ait insansız hava araçları dışında, Rusların hiçbir zaman hava savunma füzelerini kullanmamış olması bu mutabakata uyulduğunun kanıtıdır.
17 Eylül 2018’de Ruslara ait İL-20 uçağı vurulduğunda, İsrail F-16’ları yasak bölgede, Hmeymim Hava Üssünün sadece 10 km Kuzeyinde yer alan unsurları hedef alarak Rusya ile varılan mutabakatı ihlal etmeye çok yaklaştılar. Ve buna karşın bu uçaklar düşürülmedi.
Suriye-Lübnan sınırında yer alan bölge dağlıktır ve bu durum Lübnan’da ya da Lübnan kıyılarına yakın bölgelerde alçaktan uçak hedeflere yönelik Suriye radar algılamasını ve hava savunma füzelerinin yönlendirilmesini imkansız kılmaktadır. Lübnan hükümeti ordunun finansmanı açısından Suudi Arabistan’a bağımlı olduğu için hava savunma füzelerine sahip değildir. Bunun dışında Suudi Arabistan, Suriye ulusal ordusuyla savaşan terörist oluşumların mali, eleman, silah, cephane ve eğitim konularındaki başlıca destekçisidir.
Suudi Arabistan’ın ya Lübnan’ı hava sahasını İsrail uçaklarına kapatacak olan hava savunma füzeleriyle silahlandırmakla kazanacağı hiçbir şey yoktur ya da bu ülke İsrail ile çok sıkı bir siyasi ve askeri işbirliği içerisindedir. Her halükarda İsrail, Suriye’deki hedeflere saldırmak için Lübnan hava sahasını çok yoğun bir şekilde kullanmıştır.
Suriye’nin Doğu sınırında ve Kuzeyinde ve IŞİD’in işgali altındaki bölgede (Rakka Eyaleti dahil) Suriye radar istasyonları bulunmamaktadır. Bölge, ABD tarafından desteklenen ve silahlandırılan Kürt ayrılıkçısı Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDF) işgali altındadır.
Rusya, Suriye’de 9 saat devriye bölgesinde hazır bulundurulan ve 350 km’ye kadar çıkabilen bir mesafede yer şekillerinden hiç etkilenmeden 150 hava hedefini eş zamanlı olarak takip edebilen bir A-50U (AWACS) radar uçağı konuşlandırdı. Bugüne kadar hedeflerin koordinatları, A-50U ile arayüz oluşturabilecek otomatik yönetim sistemine sahip olmadığı için Suriye topraklarındaki radarlara doğrudan veri hattıyla iletilmiyordu.
Suriye ordusuna Rus Polyana D4M1 otomatik yönetim sisteminin dahil edilmesiyle birlikte, A-50U uçaklarının ve Rus gözlem uydularının ya da Lazkiye’deki S-400 son nesil radarlarının aktardığı bilgiler, Suriye Hava Kuvvetlerinin komuta merkezlerine ve dolayısıyla Suriye’tüm hava savunma sistemlerine ulaşacaktır.
Hiçbir silah yanılmaz değildir, İsrail, bugüne kadar yaptığı gibi Suriye Ordusu tarafından yürürlüğe sokulan Polyana D4M1 sistemindeki açıkları arayacak ve bulacaktır. Üstelik SSCB’nin yıkılmasından sonra çok sayıda Yahudi İsrail’e göç etmiştir. Bunların arasında Sovyet silahları alanında ün yapmış biliminsanları da bulunuyordu ve savunma sanayine entegrasyonları İsrail’e büyük bir avantaj sağlamıştır.
Sovyet teknikleri konusuna hakim eski SSCB kökenli İsrailli uzmanlar, 17 Eylül 2018’de hava sahası belirleme ve S-200 füzelerini yönlendirme radarlarının, fırlatma rampasının yakınında, yani Rus uçağından 100 km’den uzakta olduğunu biliyorlardı. Bu uzaklıktan, Rus uçağıyla elektronik karıştırma sistemleri tarafından yaratılan F-16 uçaklarına ait sahte yansımalar çok güçsüzdür. Ve hedefler tamamen üst üste binmektedir. Bu uzmanlar Suriyelilerin karşılık vermesi durumunda S-200 füzesinin artık orada bulunmayan İsrail uçaklarını değil ama Rus uçağını düşüreceğini gayet iyi biliyorlardı.
Bu işten en çok kim zarar edecek?
Bugüne kadar İsrail hava kuvvetlerinin Suriye’de yürüttüğü saldırılar, savaşın kaderini değiştirecek boyutta büyük kayıplara yol açmadı. Daha çok uluslararası kamuoyuna Rusya’nın müdahalesi olmaksızın Suriye’de askeri hedefleri vurabilme yeteneklerinin olduğunun gösterilmesi söz konusuydu. Şaşırtıcı bir şekilde Suriye hava sahasına yönelik bir otomatik yönetim sisteminin uygulamaya konulmasından (artık S-300 sistemlerini de içeren) en çok zarar eden ülke İsrail olmayacaktır. İsrail, Suriye’deki birçok hedefi vurmaktan vazgeçerek Suriye hava savunmasıyla karşı karşıya gelmekten kaçınabilir. Ya da imajının değişmemesi için, Rusları önceden uyarmak kaydıyla hava kuvvetleri dışındaki imkanlarıyla askeri hedeflerin bulunduğu bölgeleri vurabilir.
Bu işin en büyük kaybedeni Amerika Birleşik Devletleridir. SDF Kürtlerinin işgali altında olan bölgede olduğu kadar Ürdün sınırında da ABD gayrimeşru olarak askeri üsler oluşturdu. Suriye BM’nin kurucu ülkesidir ve Rus askerlerinden farklı olarak, hükümete karşı mücadele eden grupların ya da bağımsız grupların saflarında Suriye’de faaliyet gösteren ABD, İngiliz, Fransız ve Türk askerleri işgalci statüsündedir. Buna en güzel örnek ABD savaş uçaklarının, hükümet karşıtı grupları saflarında Suriye topraklarında faaliyet gösteren ABD birliklerini tehdit ettikleri gerekçesiyle Suriye toprakları üzerinde uçan Suriye uçaklarını vurmasıdır.
ABD üslerinde özel kuvvet unsurları, yani topçu desteğine sahip olmayan hafif piyade gücü bulunmaktadır. Dolayısıyla bu üsler, Suriye Ordusunun hava kuvvetleri destekli bir olası saldırısına direnemezler. ABD, hava kuvvetlerinin Suriye hava savunma engelini çok kayıp vermeden geçemeyeceğini anlarsa, her türlü hava müdahalesi yersiz olacaktır. Suriye hava savunmasından söz ederken hava sahasının otomatik yönetim sistemi, hava savunma füzeleri sistemi ve Kraşuka-4 ve R-330ZH Zhitel elektronik karıştırma donanımlarının toplamını kast etmekteyiz. Elektronik karıştırma sistemleri muhrip hava kuvvetleri yönetim merkezleri (AWACS), navigasyon, ABD savaş uçaklarında bulunan silahların atış ve idare kontrol merkezlerini etkisiz hale getirmektedir.
Pentagon’un elinde kalan tek çözüm Suriye topraklarındaki birliklerini geri çekmek olacaktır.
Bizimle iletişimde kalınız
Bizi sosyal ağlardan takip ediniz
Subscribe to weekly newsletter