Hillary Clinton’ın ABD Dışişleri Bakanlığından ayrılma seremonisi, ABD Başkanlık seçimlerinde Demokrat Parti adayı olabilme ihtimalini korumak amacıyla çok özenli bir şekilde düzenlenmiştir. Aynı zamanda eski bir First Laydy olan Bayan Clinton Beyaz Saraya tekrar dönmeyi her zaman düşünmektedir. Gelecek seçimde rakip aday Jeb Bush (oğul Bush’un büyük kardeşi) ile Bayan Clinton’ın temsil edeceği iki hanedan arasında 2016 yılında yapılacak muhteşem adaylık düellosu konusunda iddia bayilerinde bahis sayfaları şimdiden açılmıştır.
Hillary Clinton ABD’nin yönetici sınıfına faaliyet raporunu arz etmek üzere Dış İlişkiler Konseyine başvurmuştur. Görev başındayken gerçekleştirdiği icraatlarının sayısal dökümünü yapmış, (yurt dışını yaptığı görev gezilerinde geçirdiği gün sayısı, ziyaret ettiği ülke sayısı, bu süreçte kat ettiği mesafe v.s.) bakanlık süresince boşa zaman harcamadığını gösteren veriler hazırlamış, aslında faaliyetlerinde vasat bir performans gösterdiğinin üstünü örtmeye yarayan bazı istatistikler düzenlemiştir. Eski Bakan Clinton’ın hazırladığı faaliyet bilançosunda hayalperestliğine işaret eden ifadeler yer almaktadır. Şöyle ki; “Başkan Obama’nın liderliğinde Irak’ta savaşı sona erdirdik, Afganistan’da geçiş sürecine girmeye başladık ve El-Kaide lideri Usame Bin Ladin’i mahkeme huzuruna getirdik. Bölgede Amerikan diplomasisini yeniden canlandırdık ve ittifaklarımızı güçlendirdik. Ekonomik canlanma sürecimiz henüz sona ermemiş olmasına rağmen arzu edilen yönde yol almaktayız. Kısacası, Amerika, günümüz dünyasında, daha güçlü bir şekilde yerinde durmakta ve saygınlığını korumaktadır. Amerika’nın küresel düzeyde liderliği daha önce birçok kimsenin tahmin etmediği kadar daha sağlam bir zemine dayanmaktadır.” Oğul Bush yönetimi döneminde yaşanan felaketlere nazaran, ABD’nin bugünkü imajının daha olumlu yönde seyrettiği konusunda herhangi bir kuşku bulunmamaktadır. Ancak, bu yeterli değildir.
Bayan Clinton, Dışişleri Bakanlığın ait, Truman adı verilen binada bulunan salonda toplanan binlerce diplomata hitaben Allaha ısmarladık derken, Bakanlık memurları, mensubu oldukları topluluk arasında Filistin davası savunucusu Chris Stevens’ın suikast olayını arkasından bırakarak gittiğini unutarak Bayan Clinton’ı alkışlarla uğurlamışlardır. ABD’nin hariciye camiası onu “keskin zekâlı ve karizmatik” olarak değerlendirmiştir. Oysa Sayın Clinton dünya kamuoyu nezdinde, Eski Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi’nin linç edilmesini bildiren bir canavar imajıyla akıllarda kalacaktır.
Bu arada, ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanlığı görevinden ayrılan, Bayan Clinton’un halefi sıfatıyla Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturacak olan John Kerry’inin veda konuşmasını dinlemiştir. Senatör Kerry’nin yaptığı açıklama aynı meslek camiası arasında yapılan bir nezaket konuşmasının ötesine geçmemiştir.
John Kerry yaptığı açıklamasında geleceğe yönelik eğilimleri konusunda herhangi bir işaret vermekten imtina etmiştir. Vietnam’da yaşadıkları anılarını dostu John McCain’e hatırlatmış ve Bakanlık görevinin öngördüğü koşullar dâhilinde, uzun süreden beri başkanlık ettiği Dış İlişkiler Komitesi ile yakın mesaide bulunma taahhüdünde bulunmuştur. Sürekli yaptırım sayesinde daha üstün bir pozisyonda İran ile müzakereler yürütmeyi düşündüğünü ve Amerikan diplomasinin uluslararası güvenlik faaliyetleriyle yetinmeyeceğini, çalışmalarına ülkelerin gelişme konularını da dâhil edeceğini vurgulamıştır. Suriye konusuna hiç değinmemiş ve Kerry-Heinz’in Esat ailesiyle olan şahsi ilişkilerinden bahsetmemiştir.
Açıklamasında her şey, yeryüzünde barış tesis edilecek ve insan haklarına riayet edilecekmiş gibi, olağanüstü bir şekilde ifade edilmiştir. Kamuoyu nezdinde sürpriz olabilecek bir husus, modern dünyada karmaşık hal alan olaylar konusunda beklenmedik bir şekilde Henry Kissinger’den bir alıntı yapması olmuştur. John Kerry böylece, Capitole Hill’de sempati kazandığı şekliyle, gelişmeler karşısında realist bir kişi olma imajını vermek üzere, seleflerinin ideolojik fanatizminden uzak durmayı düşünmüştür. Bu tutum aynı zamanda, daha detaylı açıklama yapmadan, gelecekte beklenmedik durum ve kargaşa ile karşılaşabileceğinin de ilan etmenin bir yolu olmuştur.
Bütün bu temkinli açıklamalar İsrail lobisini incitmemek ve Savunma Bakanlığı koltuğunda oturan Chuck Hegal’ın onayını almak amacıyla yapılmıştır. Işığı yetersiz olan bir ortamda puzzle’ın parçaları yerine konulmaktadır. Beyaz Saray’dan sürekli Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın gitmesi gerektiği açıklaması yapılmaktadır. Ancak, bir yandan Obama – Putin zirvesi hazırlık çalışmaları yürütülürken, aynı zamanda Amerikan Başkan Yardımcısı Joe Biden, Müslüman Kardeşler temsilcisi Muaz El-Katib ile görüşmelerde bulunmak üzere 49. Uluslararası Münih Güvenlik Konferansına katılmaktadır. Bu gidişle, yakın gelecekte Ortadoğu’nun paylaşımına başlanacaktır.
Bizimle iletişimde kalınız
Bizi sosyal ağlardan takip ediniz
Subscribe to weekly newsletter