Bu sonbahar Barack Obama, 21 Ağustos’ta Şam yakınında Doğu Guta’daki kimyasal saldırıdan Beşşar Esad’ın sorumlu olduğunu savunmaya çalışırken tüm hikâyeyi anlatmıyordu. Bazen önemli istihbaratı atladı, bazen varsayımları olgu gibi sundu. En önemlisi, Amerikan istihbarat servislerinin malumu olan bir şeyi itiraf etmezlik yaptı: Roket saldırısında kullanılan sarin sinir gazına Suriye iç savaşında erişimi olan tek taraf Suriye ordusu değil. Kimyasal saldırıdan önceki aylarda, Amerikan istihbarat servisleri bir dizi çok gizli rapor hazırlamış -bunların doruk noktasını kara istilası öncesinin planlama belgesi olan Operasyonlar Talimatı oluşturuyordu- ve Kaide bağlantılı el Nusra Cephesi’nin sarin üretim mekanizmasında ustalaşıp mebzul miktarda imal kabiliyetine sahip olduğu aktarılmıştı. Kimyasal saldırı gerçekleştiğinde, Nusra’nın da zanlı olması gerekirdi, ama Obama yönetimi Esad’a olası saldırıyı haklı gösterecek şekilde işine gelen istihbaratı tercih etti.
10 Eylül’de Suriye ile ilgili televizyon konuşmasında Obama, sinir gazı saldırısının suçunu kesinkes Esad’ın üzerine yıktı ve önceki ‘kırmızı çizgiyi’ aşma uyarılarının arkasında durmaya hazır olduğunu net biçimde dile getirdi. Esad’ın suçlu olduğuna dair binbir zahmetle elde edilmişe benzeyen kanıtlar listesini aktardı: “21 Ağustos öncesinde Esad’ın kimyasal silah personelinin sarin gazı karıştırdıkları bölgeye yakın bir yere saldırıya hazırlandığını biliyorduk. Askerlere gaz maskesi dağıttılar. Muhalefet güçlerinden temizlemeye çalıştıkları 11 semte rejim kontrolündeki bölgeden roket attılar.”
Ama geçmiş ve şimdiki istihbarat yetkilileri, askeri yetkililer ve danışmanlarla yaptığım mülakatlarda, bunun tekrar tekrar kasti istihbarat manipülasyonu olarak görüldüğünü ve yoğun endişe, hatta öfke yarattığını tespit ettim. Üst düzey bir istihbarat yetkilisinin bir meslektaşına attığı e-postada, Esad’ın sorumlu olduğuna dair yönetimin sunduğu garantiler ‘katakulli’ diye niteleniyordu. “Saldırı Esad’ın işi değil” deniyordu. Eski bir üst düzey istihbarat yetkilisi, bana, Obama yönetiminin zamanlama ve sıra bakımından eldeki istihbaratı değiştirdiğini, böylece başkan ve danışmanlarının, saldırıdan günler sonra derlenmiş istihbaratı, sanki saldırı gerçekleşirken gerçek zamanlı toplanmış ve analiz edilmiş gibi göstermesinin sağladığını anlattı. Bu çarpıtmanın, kendisine, Kuzey Vietnam’a ilk bombardımanlardan birini haklı göstermek için Johnson yönetimi tarafından Ulusal Güvenlik Kurumu’nun (NSA) dinlemeyle yakaladığı istihbaratın sırasının tersine çevrildiği 1964’teki Tonkin Körfezi olayını hatırlattığını belirtti. Aynı yetkili, ordu ve istihbarat bürokrasisinin muazzam hayal kırıklığına uğradığını söyledi: “Obama ile Beyaz Saray’daki yakın çevresi birbirinin yardakçılığını yapıp istihbarat uydururken ‘Bu herife nasıl yardım edebiliriz ki’ diyorlar.”
Şikâyetlerin odağında Washington’ın elinde olmayan şey var: Varsayılan saldırı kaynağından önalarm toplamak. Askeri istihbarat servisleri, yıllardır, savunma bakanı, genelkurmay başkanı, ulusal güvenlik danışmanı ve ulusal istihbarat direktörü için çok gizli nitelikli sabah istihbarat özeti hazırlar, buna ‘Sabah Raporu’ denir. Üst düzey bir istihbarat danışmanı, bana, saldırıdan bir süre sonra, 20-23 Ağustos raporlarını gözden geçirdiğini anlattı: 20 ve 21 Ağustos’ta Suriye’nin adı bile geçmiyor. 22 Ağustos’ta ana gündem maddesi Mısır, yanı sıra Suriye’de bir isyancı gruptaki komuta değişikliğinden söz ediliyor, ama o gün Şam’da sinir gazı kullanıldığının bahsi edilmiyor. Katliamdan birkaç saat sonra yüzlerce fotoğraf ve videonun tüm sosyal medyaya yayılmasına rağmen, ancak 23 Ağustos’ta sarin kullanımı gündemin ağır basan maddesi haline geliyor. Bu noktada Obama yönetimi kamuoyundan daha fazlasını bilmiyor.
Amerikan istihbarat servislerinin acil alarma geçmemesi, saldırıdan önceki günlerde Suriye’nin niyetlerine dair hiçbir istihbaratın bulunmadığını gösteriyor. ABD ’nin bunu önceden öğrenebilmesinin en az iki yolu vardı. Her ikisi de eski NSA analisti Edward Snowden’ın sızdırdığı çok gizli Amerikan istihbarat belgelerinde geçiyor.
29 Ağustos’ta Washington Post’un tüm ulusal istihbarat programlarının yıllık bütçesiyle ilgili 178 sayfalık belgeden Obama yönetimine danışarak yayımlamayı seçtiği küçük parçaya göre, sorunlu alanlardan biri Esad’ın ofislerinin kapsama altına alınması: “NSA’nın dünya çapında elektronik dinleme tesisleri, iç savaşın başında, üst düzey askeri yetkililer arasında şifresiz iletişimleri takip edebiliyordu. Ama Esad’a bağlı güçler, daha sonra, böyle bir zaafları olduğunu fark etti.” Yani sinir gazı saldırısı emri gibisinden, Esad ile kritik önemdeki iletişimin de dahil olduğu, Suriye’nin en üst düzey askeri liderliği arasındaki konuşmalara artık NSA’nın erişimi yok.
Post’un haberi, rejimin kimyasal silah cephaneliğinde her türlü değişiklikle ilgili erken uyarı vermesi için tasarlanmış Suriye içinde bir gizli sensör sisteminin de ilk işaretini veriyordu. Bu programla ilgili doğrudan bilgisi olan eski istihbarat yetkilisi, bana, sensörlerin Suriye’de tüm bilinen kimyasal silah tesislerinin yakınına konuşlandırıldığını anlattı. Kimyasal silah başlıklarının hareketlerini sürekli gözetliyorlar, en önemlisi, savaş başlıklarına sarin yüklendiğinde ABD ve İsrail istihbaratını alarma geçiriyorlar. Bir kez sarin yüklediniz mi, savaş başlığını bir-iki günden daha kısa süre içinde kullanmanız gerekir. Eski yetkili, “Suriye ordusunun kimyasal saldırıya hazırlanmak için üç günü yoktu. Biz sensör sistemini derhal tepki versin diye kurduk, tıpkı yangın ya da hava bombardımanı alarmı gibi. Üç güne yayılan alarm olmaz, çünkü bu işin içindeki herkes ölür, ya hemen yaparsın ya da tarih olursun. Sinir gazı ateşlemek için üç gün hazırlanmak diye bir şey söz konusu değil” dedi. Ve sensörlerin, 21 Ağustos’tan önceki günler ve aylarda hiçbir hareket tespit etmediğini belirtti. Oysa Aralık 2012’de sensör sistemi bir kimyasal deposunda sarin üretimi işaretleri yakalamıştı. O zaman kamuoyu önünde, bunun ‘kabul edilemez’ olduğuna dair Suriye’yi uyaran ve diplomatik kanallardan hemen bu faaliyete ‘paydos edilmesi’ mesajı gönderen Obama, niye ağustostaki saldırı öncesi aynı uyarıları yapmamıştı? Suriye’de işine gelen istihbaratı seçme, Irak savaşını haklı göstermek için kullanılan sürece benziyordu.
Obama yönetimi, sanki sarin saldırısı gerçekleşirken takip etmiş izlenimi verince, Özgür Suriye Ordusu bile “İnsanları uyarmak ya da rejimi durdurmak için hiçbir şey yapmamış olmaları inanılmaz” tepkisini verdi. (...) Beyaz Saray, kimyasal saldırıyla ilgili neyi, ne zaman öğrendiğini yanlış sunmasıyla boy ölçüşür şekilde, anlatımına darbe indirebilecek istihbaratı da görmezden geldi. Obama, bahar aylarındaki kimyasal silah saldırıları haberleriyle ilgili ‘Suriye muhalefetinin kimyasal silah edindiği ya da kullandığına işaret eden güvenilir kanıtlarla desteklenmiş bilgi olmadığını’ iddia etti. Oysa üst düzey bir istihbarat danışmanı, bana, CIA’in en geç mayıs sonunda, ABD ve BM’nin terör örgütü addettiği Nusra’nın sarin çalışmalarıyla ilgili Obama yönetimine brifing verdiğini ve Kaide’nin kolu Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) sarin üretimi biliminden anladığına dair alarm veren raporlar gönderdiğini anlattı. O dönemde Nusra, Doğu Guta dahil Şam civarında faaldi. Yaz ortasında yayımlanan bir istihbarat belgesi, eskiden Irak ordusunda görevli olup Suriye’ye taşınan ve Doğu Guta’da faaliyet gösteren kimyasal silah uzmanı Ziyad Tarık Ahmed’e geniş yer ayırıyordu. Irak’ta hardal gazı üretmiş ve sarinin hem yapımı hem kullanımına müdahil olmuş Tarık, ‘Nusra’nın adamı’ diye niteleniyordu ve Amerikan ordusunun üst düzey hedefleri arasında yer alıyordu. Nusra’nın sinir gazı kabiliyetine dair öğrenilenlerin toparlandığı, geniş çaplı, çok gizli niteliğindeki dört sayfalık telgraf, 20 Temmuz’da Savunma İstihbarat Ajansı (DIA) Başkan Yardımcısı David R. Shedd’e iletildi. ‘Operasyonlar Talimatı’nda da, CIA ve DIA başta olmak üzere, teknik analistlere dayanılarak, isyancı güçlerin sarin üretebildiği ve kimyasal tesisleri korumak için konuşlandırılabilecek Amerikan güçlerine sarinle saldırma kabiliyetinin olduğu dile getirildi. (...)
ABD’nin Suriye’ye füze saldırısı düzenlemesi planı asla kamuoyunun desteğini kazanmadı ve Obama, hızla çark edip, Rusya ve BM’nin Suriye’nin kimyasal silahlarının imhası planına sarıldı. (...) Obama’nın geri adım atması pek çok komutana rahat nefes aldırdı. (...) İronik olan şu ki, Esad’ın kimyasal silah stoku tamamen imha edildikten sonra, Suriye’de sarine erişebilecek tek güç olarak Nusra ve İslamcı müttefikleri kalacak. Sarin, savaşta eşi benzeri olmayan stratejik bir silah. Daha müzakere edecek çok şey olabilir.
Bizimle iletişimde kalınız
Bizi sosyal ağlardan takip ediniz
Subscribe to weekly newsletter