ABD’nin düzenlediği “Mission accomplished” (görev başarıyla tamamlandı) operasyonundan sonra Irak ülkesi, on yıl sonra bugün yeniden kaosa sürüklendi. Medya yorumcuları ve siyasiler, genel anlamda, savaşın bir “hata” olduğu konusunda fikir birliğine varmış durumdalar. Ancak, savaşın bir “hata” olduğu retoriği, yapılan haksızlıklardan pişmanlık duymak yerine, gerçeğin üstünü örtmek üzere inkâr dilidir: Bu dil, Irak’ta sürdürülen savaş felaketini minimize etme, işlenen suçların sorumluluğundan kurtulma ve Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD), yeni kuşak yöneticilerin izlediği dış politika felaketinden ders alma anlamında her türlü ihtimalden yoksun bırakmaya yöneliktir. Irak savaşı istem dışı meydana gelen “hata” değil, yanlış yapılan siyasi bir hesaplama sonucudur. Yaşanan acılar konusunda ve yalın gerçeğin açığa çıkmaması amacıyla bize yalan söylendi. Artık bu realiteyi ifşa etmenin zamanı gelmiştir.
Irak’ta sürdürülen savaşın yalın gerçeği aslında aleni olarak orta yerde duruyor ve her kes bilmemezlikten geliyordu. Irakta kitle imha silahları yoktu. Saddam Hüseyin yönetiminin ABD’de meydana gelen Eylül 2001 olaylarıyla ve savaşın Irak halkına özgürlük getirmesiyle de hiçbir ilgisi yoktu. Bu konuyu 2002’de, Kongre’de dile getirmiştim. Savaşı protesto etmek üzere Amerika sokaklarında gösteri yapan milyonlarca insan bu gerçeğin farkındaydı. Ancak, savaş muhalefet etmek amacıyla her iki partinin bir kısım üyeleri tarafından istismar edilmişti. Hatta “Başkan’ın Amerikan askeri birliklerini” desteklemediği gerekçesiyle sahte bir suçlama da getirilmişti.
Bu konu hakkında defalarca yazıp, konuşma yaptım. Bundan dolayı, konuyu ele almak için insanlık rolümüzü oynamak üzere, iki yöntem önerisinde bulunuyorum:
1) Başkan Obama’nın Irak savaşı ve ABD’nin savaşa girmesi konusunda bize gerçeği söylemesi gerekiyor. Obama 2008’de Başkanlığa geldiği zaman, yönetiminin Irak savaşını çıkaranlar hakkında hiçbir soruşturma yapmayacağı ve dava açmayacağını ilan etmişti. Böylesi bir açıklamayla aslında, kamuoyunda Irak savaşı konusundan açılan tartışmaları askıya almış oldu. Bu durum, bir adım önde gitmek isteyenler açısında, kısa vadede fayda sağlayabilir. Ancak, halka yalan söylemekle oluşturulan zemin üzerinde sürdürülmek istenen savaş söz konusu olduğunda, geride kalan geçmiş artık yaşanan mazi olmaktan çıkar.
Irak savaşı gerçeğiyle karşılaşmaktan çekinme iradesi, ulusal akıl sağlığımıza zararlı olabilecek tehlikeleri barındıran bir çeşit akıl hastalığı (amnesia) haline dönüşebilir. Unutmaya çalışma isteği ise, akıl sağlığımızda iyileştirme olması yönünde bir katkı sağlamaz. Halka daha fazla yalan söylenmesine kapı açar. Irak’ta yaşanan şiddet olaylarını önlemek için olası yeni askeri “çözüm yolları” yönünde analiz yapılıyorsa, o halde, ABD’nin 2003 yılında Irak’a neden ve nasıl müdahale ettiğini unutmayalım.
2) Medya yorumcuları ve gazetecilerin, savaşa destek verme tercihlerinde hatalı olanları veya savaş olması yönünde hesaplama argümanlarında inatçı olanları yeniden havaya sokma işinden vazgeçmeleri gerekiyor.
ABD yönetimi üst düzey liderleri ve Kongre üyelerince savaşın olması yönünde yapılan tanımlamalara, genel anlamda, tartışmasız olarak riayet edilmiştir. Medya organları askeri müdahaleye karşı yeterli argüman ileri sürmeyerek, savaş kıvılcımlarını alevlendirmeye hizmet ediyorlar.
Irak savaşını başlatan Başkan Obama değildir elbette. Ancak, gelinen bu aşamada Irak savaşı ile ilgili gerçeği bize söylemesinde fayda var. Yani Irak’a savaş açmakla aslında hatta ettiğimizi. Haksız yere savaş gerekçesi yaratıldı. Askeri müdahale ile sorunlara çözüm yolu bulmak yerine, daha çok sorun yaratıldı. Bugün Irak’ta yaşanan şiddet olayları ve kaos durumu ABD’nin 2003’te Irak savaşına girme kararının doğrudan sonucudur. On yıllı aşan bir zaman sonra, kamuoyuna söylenen bir yalan temelinde Irak’a savaş açıldığını söyleyebilmek için fazla cesaretli olmaya ihtiyaç duyulmasa gerek.
Bizimle iletişimde kalınız
Bizi sosyal ağlardan takip ediniz
Subscribe to weekly newsletter