“Gelinen bu aşamada, yeterli mali tahsisatın olmayışından dolayı, Suriyeli mülteciler konusunda yapılacak pek fazla bir şeyin olmadığı söyleniyor. Oysa silah alımı ve Suriye’de başlatılan savaşın sürdürülmesi için para bulunabiliyor”. Papa’nın bu açıklaması, Stockholm International Peace Research Institute -SIPRI/ Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü verilerine göre yıllık 1.750 milyar dolar dolayında olan dünya askeri harcamalarının, askeri özellikte diğer harcama kalemlerinin de ilave edilebileceği ABD ve NATO askeri harcamalarıyla birlikte yıllık 1000 milyar dolardan fazla bir tutara yükselmesi konusunda sessiz kalan İtalya ve Batılı diğer ülkelerin hükümet çevrelerince duymamazlıktan gelindi.

Söz konusu bu hükümet çevrelerinin adeta hiç duymamışlar gibi duyarsız kaldıkları Papa’nın bu açıklaması kamuoyu tarafından dolaylı olarak kapitalist sisteme eleştiri olarak algılandı. Papa Francesco/ François şöyle bir açıklama yaptı: [Merkezinde “Para Tanrısının” bulunduğu sistemin kurtarılmasına yönelik girişim çabalarının geri planında ekonomik ve siyasal sorunların bulunduğu “Üçüncü Dünya Savaşını parçalı ve bölüm halinde yaşamaktayız”].

papaRoma ve diğer Batı başkentlerinde Katolik Hıristiyan Âleminin ruhani lideri Papa’nın Türkiye’ye gitmesine özel önem atfedildi. Papa François “çatışmaların yaşandığı bölgelerden kaçan Suriyeli mültecilere barınma sağlanmak üzere yapılan insani yardım üzerine vurgu yapılarak, üstlendiği önemli rolünden dolayı, Türkiye yönetimini takdir ettiğini ifade etti [1]. Papa Francesco “Iraklı mültecilere, başta komşu Suriye topraklardan göç eden mülteciler olmak üzere, uzun zamandan beri devam eden anlaşmazlık olaylarının yaşandığı diğer bölgelerden gelen göçmenlere cömertçe barınma sağlanmasından dolayı Amman’a yaptığı ziyareti sırasında Ürdün Kralı’na da teşekkür etmiş ve Ürdün yönetimini “bütün bölge için arzu edilen barışın sağlanması çabasına devam etmesini teşvik etmişti” [2].

Türkiye ve Ürdün yönetimlerine Ortadoğu bölgesinde yaşanan gelişmelerde oynadıkları rol ve mültecileri ülkelerinde kabul etmelerinde üstlendikleri angajmanlardan dolayı diplomasi temeline dayalı olarak övgü niteliğindeki bu açıklamalar Batı yönetimleri ve medya kuruluşları tarafından yürütülen kampanyada, reel siyasettin üstünü örtmek üzere mistifiye etmenin bir aracı olarak kullanılma hazırlıkları yapılıyor. İtalya Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano’nun Papa Francesco’nun Türkiye gitmesi arifesinde verdiği mesajında “yüksek düzeyde gerginlik ve kanlı çatışmaların yaşanmasıyla sarsılan bölgede oyuna dâhil olması istenen Ankara’nın önemli rolüne” vurgu yapması tesadüfî değil.

Doğrusunu söylemek gerekirse, esas hedefi, bölgede izlenen stratejiye işlerlik kazanmasında faydalı görülen İslam Emirliği örgütünü tasfiye etmenin aksine, (Yugoslavya ve Libya’da olduğu gibi) Suriye Devletini yıkmak, (daha iyi kontrol altına almak amacıyla muhtemelen parçalama marifetiyle) Irak’ı yeniden fethetme politikası olan NATO ve ABD’nin askeri operasyonlarında Türkiye ve Ürdün öncü karakol görevini yerine getiriyorlar. New York Times ve Guardian gazetelerinin belgeledikleri gibi CIA, Türkiye ve Ürdün de (daha önce Washington’un terörist olarak tanımladığı) İslami gruplarının eğitime tabi tutulduğu askeri eğitim merkezleri açtı. Aralarında Suriye İslam Devleti örgütünü kuran gruplar da dâhil olmak üzere, Suriye’ye kaydırmak amacıyla Afganistan, Libya ve benzeri diğer ülkelerden gelen İslami gruplar bu merkezlere alınıyor. Silahlar Suudi Arabistan ve Katar Emirliği üzerinde sevk ediliyor.

NATO’nun yirmiden fazla deniz ve elektronik istihbarat üssü bulunan Türkiye’deki tesisleri, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 28 üye ülkenin kara kuvvetleri müttefik komutanlığı olan LandCom’a dönüştürüldü. Komuta merkezi LandCom Irak ve Suriye operasyonlarının yönetildiği İzmir’de aktif hale getirildi.

Associated Press’ten [3] alınan bilgilere göre, Suriye El-Kaidesi ile birlikte operasyonlara katılan ABD’nin desteklediği Suriye muhalif güçleri CIA’nın Ürdün’de verdiği iki yıllık eğitim programına tabi tutuldular.

Türkiye ve Ürdün yönetimlerinin “cömertçe barınak sağlama” olgusundan faydalanabilecek daha başka göç dalgalarının meydana gelmesine yol açarak…….

Çeviri
Nizamettin Karabenk

[1« Crocevia di incontro e dialogo », L’Osservatore Romano, 28 novembre 2014.

[2« Alla ricerca di una pace durevole », L’Osservatore Romano, 24 mai 2014.

[3Rebels push forward in southern Syria”, Bassem Mroue, Associated Press, 28 November 2014.