Donald Trump, Asya gezisinden birkaç gün önce, Çin Komünist Partisinin (ÇKP) XIXncu kongresi sırasında ikinci bir beş yıllık dönem için yüksek önder olarak görevlendirilen Xi Jinping’i coşkulu terimlerle kutladı: onu « kral » olarak niteledi.

Trump’ın bilgisizliği efsanevidir, çünkü Çin’in altı bin yıllık geleneğinde kral unvanına rastlanmamaktadır, sadece mandarinler ve imparatorlar var olmuştur. Washington Post’a göre Trump Çin’in bir yüzyıldır sahip olduğu en güçlü yetkili olarak Xi’ye saygı duyduğunu söyledi. Yani Mao Zedong ve Deng Xiaoping’ten daha mı fazla? Bunun yanıtını gelecek verecektir.

Daha çok mandarin olarak nitelemeyi tercih edebileceğim Xi Jinping bugün jeo-ekonomik anlamda imparatordur, çünkü CIA’nin World Factbook’una göre dünyanın en yüksek GSYİH’sına sahip ülkenin [1] dizginlerini elinde tutmaktadır. Nominal GSYİH anlamında Çin’in 2020’ye doğru, bugün birinci ve ikinci sırayı elinde tutan Avrupa Birliğini olduğu kadar ABD’yi de geçmesi bekleniyor. Çin, 3,1 trilyon dolar ile, AB’nin 774 milyar (dört kez daha az) ve ABD’nin 117 milyarı (26’ıda biri) karşısında en büyük döviz rezervine sahip ülkedir [2].

Geçtiğimiz hafta, bankacı Rothschild’ların denetiminde olan küresel neoliberal dergi The Economist konuyla ilgili yaptığı sınıflandırmada yanıldı: önce küresel imparator Xi’yi dünyanın en güçlü adamı olarak niteledi, ardından da Vladimir Putin’i, 1917 Ekim komünist devriminden yüz sonra yeni Çar olarak sınıflandırdı [3]. The Economist’e göre Xi, Donald Trump’tan daha çok nüfuza sahip, bu yüzden dünyanın daha ihtiyatlı olması gerekir ve hain Albion’un çıkarlarına uygun olmadığı için, « Xi’nin Çin’i ya da dünyayı iyi yönde değiştirmesinin beklenmemesi » gerektiği gibi olumsuz yargılarda bulunmaktadır [4].

The Economist’e göre, Xi küresel kalkınmanın hakim gücü haline gelmişken, gezegenin en güçlü ordusuna sahip ABD içeride daha güçsüz ve dışarıda ise daha etkisiz bir yöneticiye sahip olmanın sıkıntısı içerisindedir. Çin, İpek Yolu ile birlikte yurtdışında demiryollarına, limanlara, elektrik santrallerine ve altyapılara trilyonlarca dolar yatırımda bulunacaktır [5].

Henry Kissinger’dan Steve Bannon’a kadar Trump’ın strateji uzmanları, Çin’in altyapı yatırımlarının Avrasya’da, ekonomik düzeyde ekonomik dinamizm eksikliği çeken ABD karşısında galip geleceğini gayet iyi bilmektedirler [6].

Ancak Çin, ABD ve Rusya arasındaki üç taraflı klasik jeostratejik istikrar açısından, askeri alanda zayıf halka Pekin’dir; bu yüzden askeri olarak görevlendirilmesini izleyen günlerdi Xi Çin tarzı sosyalizmin yeni döneminin merkezinde güçlü bir ordu inşa etme üzerinde ısrarla durdu.

Çin’deki usule göre Xi’nin, ÇKP’nin Merkez Komite Genel Sekreteri görevini sürdürmesi kararlaştırıldı. Ancak bu görev aynı zamanda, hiyerarşik yapısının gerisinde gerçek iktidarı temsil edenh simgesel Merkezi Askeri Komisyonun başkanı ve önderi sıfatıyla hareket ediyor. Dolayısıyla Xi, silahlı kuvvetleri 2050’li yıllarda küresel çapta bir ordu olmaya hazırlanması çağrısında bulundu [7].

Çin’in ünlü çevrimiçi satış sitesi Alibaba’nın sahibi Jack Ma’ya ait Hong Kong’taki South China Morning Post, Xi’nin silahlı kuvvetlerin hızla modernleştirilmesinde bir aşama olarak, doğrudan emri altında bulunan daha küçük çapta bir komisyon kurarak Çin’in askeri komutasının dizginlerini ele aldığını ifşa etmektedir [8].

ABD, eşit sayıdaki demokrat ve cumhuriyetçi farklı başkanlarıyla, savaş ekonomisi ve çok güçlü askeri-sınai kompleksleri sayesinde bencilce refahlarını arttırmak amacıyla dünyanın dört köşesinde savaşlar yürüterek zamanını kaybederken, Çin, İpek Yolu’nu olduğu kadar çarpıcı AAIB bankası tarafından verilen teminatsız kredilerin finansmanını içerecek şekilde, kendisinden talepte bulunan ülkelere altyapılar oluşturmaya yönelik cezp edici bir politikayla kalkınmayı vaat etmektedir [9].

Anja Manuel The Atlantic’te yazdığı yazıda Çin’in, İpek Yolu doğrultusunda, sekiz trilyon dolara ulaşabilecek yatırımlara yol açabilecek altyapı alanındaki girişimleriyle dünyayı usulca yeniden yapılandırmakta olduğu değerlendirmesinde bulunmaktadır. Çin dünyanın en yaygın ticari imparatorluğu olarak hızla gelişmektedir [10]. Çin tek başına gelişmekte olan ülkereler Dünya Bankasından daha fazla kredi vermişken, 800 milyar dolarlık (bugünkü değeriyle) Marshall Planı ile daha şimdiden 300 milyar yatırım gerçekleştiren ve önümüzdeki on yılda bir trilyon daha yatırmayı öngören Çin’in devasa yatırımlarını karşılaştırmak yeterlidir.

Trump’ın Çin’e gerçekleştireceği resmi ziyaretin birkaç gün öncesinde, ÇKP’nin Xi’ye beş yıllık süreyle ikinci görevi vermesinden bir gün sonra Pekin on yıldan beri ilk defa Hong Kong borsasında 2 milyar dolar tutarında dolar cinsinden tahvil çıkardı [11]. Tutar simgeseldir, çünkü Çin en geniş kapsamlı borçlanmasını Renminbi cinsinden gerçekleştirmektedir.

Dolar cinsinden tahvil çıkarmaya dayanan Çin’in aldığı bu devasa önlem, İpek Yolu ve gelişmekte olan ülkelerde altyapı inşaatlarıyla bağlantılandırılmalıdır. Çin Maliye Bakan Yardımcısı Şi Yaobin, dolar cinsinden yapılan bu tahvil ihracının yatırımlara açık olma iradesini konusunda ikna edici olmalıdır [12].

South China Morning Post’tan Wang Xiangweil’e göre, Xi’ye görevinde eşlik eden ve daha pragmatik olan yeni ekip Çin ekonomisi için özel bir öneme sahiptir ve piyasaya yönelik reformlara yönelik önemli bir dönemeci önermektedir (« supply side » teklifi anlamında) [13].

Global Times’ten Li Kiaoyi ve Song Şengzia XIXncu Kongre ve Xi’nin yükselişinin Çin’i « nitelikli » kalkınmaya yönelttiğini ve « modernleşme sürecinin öngörüldüğünden on beş yıl daha önce tamamlanacağını » belirtmektedirler [14].

2020 ila 2050 yılları kalkınma planı iki aşamadan oluşacaktır ve hedef artık GSYİH’i iki misline çıkarmak değil ama daha nitelikli bir kalkınma tercihinde bulunmak olacaktır: 2020’den itibaren refah seviyesine ulaşacak olan Çin’i bir büyük sosyalist ülke olarak kalkındırmak. Modernleşme süreci sadece kaba ekonomizm ve GSYİH’nın arttırılması ile sınırlı olmayacak, Çin tarzı « toplumsal refah, bölgesel denge, ulusal güvenlik ve siyasi uyuma daha çok önem » içerecektir.

Ufuktaki belirsizlik, Çin’in dengesini bozabilecek ve istikrarsızlaştırabilecek küresel sermayeye açılmanın derecesini belirlemektedir.

İmparator Xi’nin 2020’de yoksulluğu ortadan kaldırmaya (daha şimdiden gerçekleşti), kirlenmemiş mavi gökyüzüne geri dönüş ve Çin’i 2035 yılında modern bir ülke haline getirme taahhütleri daha şimdiden uygulamaya konuldu ve tarih tarafından ayrıntılı bir şekilde değerlendirilecektir.

Özellikle de sonuçlarıyla birlikte değerlendirilecektir.

Çeviri
Osman Soysal
Kaynak
La Jornada (Meksika)
Le plus important quotidien en langue espagnole au monde.

[1Reel GSYİH, geçerli fiyatlar üzerinden hesaplanan nominal GSYİH’nın para değişkenleri dikkate alınarak hesaplanmaktadır.

[2Reserves of foreign exchange and gold”, World Factbook, CIA, 2017.

[3A tsar is born”, The Economist, October 26, 2017.

[5«La nueva ruta de la seda de China: ¿plan Marshall optimizado?», Alfredo Jalife-Rahme, La Jornada, 14 de mayo de 2017.

[6«Kissinger y Bannon "forman proyecto de alarma contra China"», Alfredo Jalife-Rahme, La Jornada, 4 de octubre de 2017.

[7Xi calls for building a strong army”, Xinhua, October 27, 2017.

[9«El banco chino que sepulta Bretton Woods», Alfredo Jafile-Rahme, La Jornada, 22 de abril de 2015.

[10«China Is Quietly Reshaping the World», Anja Manuel, The Atlantic, October 17, 2017.

[11China sells first dollar bond in more than a decade”, Gabriel Wildau, Financial Times, October 26, 2017.

[13What President Xi Jinping’s new leadership team means for China’s economy”, Wang Xiangwei, South China Morning Post, October 28, 2017.

[14China shifts to quality growth”, Li Qiaoyi & Song Shengxia, Global Times, October 27, 2017.