Nikaragua ve Haiti’de patlak verenler gibi, Venezüella’yı istikrarsızlaştıran krize karşı koyabilmek için onu analiz etmek gerekir. Thierry Meyssan olayları yorumlayan üç hipoteze geri dönmekte ve bunlardan birini savunmak üzere kanıtlar sunmaktadır. ABD stratejisinden ve onunla baş etme tarzından söz etmektedir.
Aynı konuda:
– Vídeo : «Thierry Meyssan : El plan de Estados Unidos contra America latina» (entrevista con Russia Today), 22 de Mayo de 2017.
– “ABD, Latin Amerikalılar arasında savaş çıkarma hazırlığında”, yazan Thierry Meyssan, Tercüme Osman Soysal, Voltaire İletişim Ağı , 18 Aralık 2018.
– “ABD, Venezüella’nın işgali için gerekli koşulları yaratmakla meşgul”, yazan Thierry Meyssan, Tercüme Osman Soysal, Voltaire İletişim Ağı , 26 Ocak 2019.
Venezüella bugün, anayasal Devlet Başkanı Nicolas Maduro ve Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaidó olmak üzere iki meşruiyet arasında bölünmüş durumdadır.
Guaidó, anayasanın 223 ve 233ncü maddelerini gerekçe göstererek kendini geçici devlet başkanı ilan etti. Bu maddelerin hiçbir şekilde onun durumuna uymadıklarını ve iddia ettiği mevki için meşruluk temeli oluşturmadıklarını tespit etmek için onları okumak yeterlidir. Bununla birlikte zorla ele geçirdiği mevkide, ABD, Lima Grubu ve Avrupa Birliği’nin bir bölümü tarafından tanınmaktadır.
Nicolas Maduro’nun bazı destekçileri, Washington’un, 1973 yılında Başkan Richard Nixon döneminde Salvador Allende’ye karşı yaptığı gibi, yeniden bir solcu hükümeti devirmeye çalıştığını belirtmektedirler.
Juan Guaidó’nun izlediği yola ilişkin Max Blumenthal ve Dan Cohen’in ifşaatları [1] karşısında diğerleri ise, aksine George W. Bush başkanlığında tanık olduğumuz gibi bir renkli devrimin söz konusu olduğunu düşünmektedirler.
Oysa kendisinden çok daha güçlü bir düşmanın saldırısı karşısında, onun hedeflerini belirlemek ve yöntemlerini anlamak yaşamsal öneme sahiptir. Sadece alacakları darbeleri önceden kestirebilenlerin hayatta kalma şansı vardır.
Üç hakim hipotez
Latin Amerikalıların bugün yaşadıklarını, 73’te Şili’deki hükümet darbesi gibi daha önce yaşadıklarıyla karşılaştırmaları tamamen mantıklıdır. Ama Washington açısından, 46 yıl sonra aynı senaryoyu yeniden üretmek riskli olacaktır; bu bir hata olur, çünkü bugün herkes bu hilenin ayrıntılarını bilmektedir.
Keza, Juan Guaidó’nun National Endowment for Democracy ve Gene Sharp’ın ekibi ile olan yakın bağlarının ortaya çıkması, daha çok Venezüella’nın 2007’de başarısız olanına tanık olduğu bir renkli devrimi düşündürmektedir. Ama elbette, Washington için 12 yıl sonra başarısız olan bir planı yeniden uygulamayı denemek de riskli olacaktır.
Washington’un niyetini anlamak için, her şeyden önce savaş planını bilmeliyiz.
29 Ekim 2001’da, yani New York ve Pentagon saldırılarından bir buçuk ay sonra, ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, görevi ABD ordularında kökten değişiklikler yapmak, ABD’nin dünya üstünlüğünü teminat altına almak üzere, tamamen yeni bir hedefe cevap verecek şekilde zihniyetlerini değiştirmek olan Güç Dönüşüm Bürosunu (Office of Force Transformation) kurar. Bu görevi, daha önce askeri birimlerin sayısal ağını sağlayan ve 90’lı yıllarda ağlar savaşı (Network-centric warfare) doktrininin gelişimine katılan Amiral Arthur Cebrowski’ye emanet eder [2].
Cebrowski, sadece Pentagon’a değil ama hemen her yerdeki askeri akademilerde sunduğu önceden geliştirilmiş bir strateji ile geliyordu. Çok önemli olmasına rağmen, ordunun bünyesinde gerçekleştirdiği çalışması, Vanity Fair’de yayınlanan bir makaleye kadar medyaya yansımaz. Daha sonra buna ilişkin kanıtlar, yardımcısı Thomas Barnett tarafından yayınlanır [3]. Bu belgelerin, Pentagon’un düşüncesine çok da sadık olmadıkları, onu açıklama değil ama meşrulaştırma arayışında olduklarını söylememize gerek yoktur. Yine de, ana fikir, onları bizzat kullanmak için değil ama kimlerin kullanacağına karar vermek üzere ABD’nin dünyanın yarısındaki doğal kaynakların denetimini ele geçirmesidir. Bunu yapmak için, bu bölgeleri kendilerine ait her türlü siyasi iktidardan mahrum bırakmaları ve dolayısıyla da buradaki tüm devlet yapılarını yıkmaları gerekecektir.
Resmi olarak bu strateji hiçbir zaman uygulanmamıştır. Oysa yirmi yıldan beri tanık olduklarımız Barnett’in kitabıyla tamamen uyuşmaktadır. Önce, 80 ve 90’lı yıllarda, Afrika’daki « Büyük Göller » bölgesinin yıkımı yaşandı. Ruanda soykırımının ve yol açtığı 900 000 ölümü unutmadık, ama bölgenin tamamı toplam 6 milyon kişiyi öldüren bir dizi savaşla harabeye dönüştü. Çarpıcı olan, 20 yıl sonra, çok sayıda devletin topraklarının tümü üzerinde egemenliklerini yeniden kuramamış olmasıdır. Bunlar, Rumsfeld-Cebrowski doktrininden önce yaşanmıştır. Dolayısıyla da Pentagon’un yaşananları öngörüp öngörmediğini ya da bu planını bu devletlerin yok edilmesi üzerine tasarlayıp tasarlamadığını bilemiyoruz. Ardından 2000-2010’lu yıllarda, bu kez Rumsfeld-Cebrowski doktrininden sonra « Genişletilmiş Ortadoğu »nun yıkılması süreci yaşandı. Tabi ki bir dizi « demokratik » müdahale, iç savaş ve devrimlerin birbirini izlediği düşünebilir. Ama, ilgili halkların bu olaylara ilişkin hakim anlatımı reddetmesinin dışında, burada da devlet yapılarının yok edildiğini ve askeri harekatların sonlanmasıyla birlikte barışın geri gelmediğini tespit ediyoruz. Pentagon artık « Genişletilmiş Ortadoğu »yu terk etmekte ve « Karayipler Havzası »nda konuşlanmaya hazırlanmaktadır.
Çok sayıda unsur, Rumsfeld-Cebrowski doktriyle tamamen uyuşmasına karşın, George W. Bush ve Barack Obama’nın daha önceki savaşlarına yönelik kavrayışımızın hatalı olduğunu ortaya koymaktadır. Dolayısıyla olaylara yönelik geliştirilen bu okuma, Barnett’in teziyle bir rastlantının sonucu değildir ve bizi yaşadıklarımızı yeniden düşünmek zorunda bırakmaktadır. Bu düşünce biçimini kabul edersek, Karayipler Havzasının yıkım sürecinin, Başkan Barack Obama’nın Venezüella’nın Amerika Birleşik Devletleri’nin ulusal güvenliğini tehdit ettiğini öne süren, 9 Mart 2015 tarihli kararnamesiyle başladığını düşünmeliyiz [4]. Bu çok eski gibi görünse de aslında gerçekte öyle değildir. Başkan George W. Bush böylece 2003 yılında Syrian Accountability Act’ı imzalamış, ancak Suriye’deki askeri operasyonlar ancak 8 yıl sonra, 2011’de başlamıştır. Bu süre, Washington’a iç çatışma koşullarını yaratması için gerekliydi.
2015 öncesi sola yönelik saldırılar
Eğer bu analiz doğruysa, 2015 sonrasında meydana gelenler (2017’deki guarimbas terörizmi) bu planda yer alırken, 2015 öncesine ait unsurların (2002 yılında Devlet Başkanı Hugo Chávez’e yönelik darbe, 2007’deki renkli devrim girişimi, Şubat 2015’teki Jéricho Harekatı ve guarimbas’ların ilk gösterileri) başka bir mantığa karşılık geldiğini düşünmemiz gerekir.
Benim düşüncem de aynı şekilde bu unsurlar hakkındaki bilgilerime dayanmaktadır.
Böylece 2002’de, hükümet darbesinde ABD’nin Fedecamaras’ın (Venezüella işveren örgütü) arkasında üstlendiği rolü yansıtan bir analiz yayınladım [5]. Devlet Başkanı Hugo Chávez elimdeki bilgileri doğrulamak istedi ve beni görmek üzere Paris’e iki temsilci gönderdi. Bunlardan biri general oldu ve ikincisi ise bugün ülkenin üst düzey yetkililerinden biridir. Çalışmam savcı Danilo Anderson tarafından yürütülen soruşturmada kullanıldı. Anderson 2004 yılında CİA tarafından infaz edildi.
Aynı şekilde 2007’de, Troçkist öğrenciler, Caracas Radyo Televizyon (RCTV) kurumunun yayın lisansının yenilenmemesine karşı bir hareket başlatırlar. Bugün Blumenthal ve Cohen sayesinde, Juan Guaidó’nun daha o dönemde olaylara bulaştığını ve pasif direnişin teorisyeni Gene Sharp’ın öğrencilerinden eğitim aldığını biliyoruz. Devlet Başkanı Hugo Chávez, hareketin aşırılıklarını bastırmak yerine, 3 Haziran’da ALBA’nın imza töreninde, yirmi dakika süresince Gene Sharp ve NATO ve CİA hizmetindeki pasif direniş anlayışı üzerine yazmış olduğum bir eski makaleyi okudu [6]. Öznesi oldukları manipülasyonun farkına varan çok sayıda protestocu mücadeleden vazgeçer. Gerçekleri beceriksizce inkar eden Sharp, devlet başkanına ve ardından da bana bir mektup gönderdi. Bu girişim, kendisini ABD hükümeti ile bağlantısı olmayan saygın bir şahsiyet olarak gören ABD solu içerisinde kafa karışıklığına yol açtı. Profesör Stephen Zunes onun savunmasını üstlendi, ancak Sharp kanıtlar karşısında yerini Otpor ve Canvas’a bırakarak enstitüsünü kapattı [7].
Bugünkü döneme geri dönelim. Tabi ki Devlet Başkanı Nicolas Maduro’ya yönelik bugünkü suikast girişimi, Devlet Başkanı Salvador Allende’nn intihara itildiği yöntemi çağrıştırmaktadır. Tabi ki Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaidó’nun çağrısıyla gerçekleştirilen gösteriler bir renkli devrimi çağrıştırmaktadır. Ama bu benim analizimle hiçbir şekilde çelişmemektedir. Libya’ya karşı gerçekleştirilen askeri operasyonlardan kısa süre önce de, Muammer Kaddafi’nin öldürülmesi girişiminde bulunulmuştu. Gene Sharp’ın öğrencileri Mısır’da Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’e karşı düzenlenen ilk gösterilerin kadrolarını belirlerken, burada daha önce başka Arap ülkelerinde kullanılmış olan kitapçıklarının Arapça sürümünü bile dağıttılar [8]. Ama olayların akışının da ortaya koyduğu gibi, ne hükümet darbesi, ne de renkli devrim söz konusuydu.
Savaşa hazırlanmak
Eğer analizim doğruysa –ve şimdilik her şey onu doğrulamaktadır–, sadece Venezüella’da değil ama tüm Karayipler Havzasında savaşa hazırlıklı olmamız gerekiyor. Daha şimdiden Nikaragua ve Haiti istikrarsızlaştırılmış durumdalar.
Bu savaş dışarıdan dayatılacaktır. Başlangıçta görünüm aldatıcı olsa da, solcu hükümetlerin sağcı iktidarlar lehine devrilmesini hedeflemeyecektir. Olayların mantığı bunlardan biri ya da diğeri arasında ayrım yapmayacaktır. İdeoloji ya da toplumsal sınıf ayrımı olmaksızın, yavaş yavaş tüm toplum tehdit altında olacaktır. Benzer bir şekilde, bölgedeki diğer devletlerin kendilerini fırtınadan sakınmaları mümkün olamayacaktır. Askeri operasyonlara geri üs görevi görerek kendilerini koruduklarına inanan devletler bile kısmen yıkılacaklardır. Basın her ne kadar nadiren dile getirse de, ülkenin Washington’un « Genişletilmiş Ortadoğu »daki başlıca müttefiki olmasına karşın, Suudi Arabistan’da Katif bölgesinde topyekun şehirler yerle bir edildi.
Afrika’daki Büyük Göller ve Genişletilmiş Ortadoğu’daki çatışmaları temel alırsak, bu savaşın aşamalı olarak gerçekleşeceğini söyleyebiliriz.
– İlk olarak, Hugo Chávez’in heykelleri ve adına açılan müzelere saldırılarak modern devletin simgeleri yıkılacaktır. Bu kurbanlara yol açmayacaktır ama halkın zihinsel temsillerini alt üst edecektir.
– Ardından silahlar nakledilecek ve yoldan çıkacak gösteriler örgütlemek için savaşçılar devşirilecektir. Basın, olaylardan sonra, hükümete isnat edilen suçlar karşısında barışçıl göstericilerin ayaklandığına ilişkin doğrulanamayan açıklamalar sağlayacaktır. Polisin kalabalık tarafından kurşunlandığın, kalabalığın da polis tarafından hedef alındığına inanması çok önemlidir, çünkü amaç nifak tohumları ekmektir.
– Üçüncü adım, hemen her yerde kanlı saldırılar düzenlemektir. Bunun için çok fazla insana gerek yoktur, ülkeyi dolaşan iki ya da üç ekibe sahip olmak yeterli olacaktır.
– Ancak bu aşamadan sonra sahaya yabancı paralı askerlerin gönderilmesi gerekli olacaktır. ABD son savaş sırasında, Irak ve Suriye’ye en az 130 000 yabancı gönderdi ve bunlara ayrıca 120 000 yerel savaşçı eklendi. Kötü eğitilmiş ve tecrübesiz olmakla birlikte çok kalabalık orduların oluşturulması söz konusudur.
Bunun karşısında, kendini savunmak mümkündür, Suriye bunu başarmıştır. Acilen birçok girişimde bulunulması gerekmektedir:
– Daha şimdiden, General Jacinto Pérez Arcay ve Kurucu Meclis Başkanı Diosdado Cabello’nun girişimiyle, Venezüella ordusundaki üst rütbeli subaylar yeni savaş biçimlerini incelemektedirler (4ncü nesil savaş). Ama olayların nasıl geliştiğini bizzat yerinde tespit edebilmeleri için Suriye’ye askeri heyetler gönderilmelidir. Bu çok önemlidir, çünkü bu savaşlar öncekilere benzememektedir. Örneğin Şam’da, şehrin büyük bir bölümü hiçbir şey yaşanmamış gibi zarar görmemiş durumdayken, çok sayıda mahalle, Nazi işgali sonrasındaki Stalingrad gibi yıkıntılar içerisindedir. Bu durum özel savaş tekniklerinin kullanımını gerektirmektedir.
– Tüm yurttaşların ulusal birliğini sağlamak önemlidir. Devlet Başkanı ulusal muhalefetiyle ittifak kurmalı ve bazı muhalefet liderlerini hükümetine dahil etmelidir. Sorun Devlet Başkanı Maduro’nun takdir edilip edilmediğini bilmek değildir: ülkenin kurtuluşu için onun komutası altında mücadele edilmesi söz konusudur.
– Ordu bir halk milis gücü oluşturmalıdır. Venezüella’da 2 milyon kişilik bir milis gücü mevcuttur ama eğitimsizdir. İlkesel olarak askerler sivillere silah emanet etmeyi sevmezler, ama tüm sakinlerini tanıdıkları mahalleleri ancak orada yaşayan siviller savunabilir.
– Devlete, orduya ait binaların ve hastanelerin güvenliği için büyük çaba harcanmalıdır.
Bütün bunların acilen gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu önlemleri yürürlüğe sokmak zaman alacaktır ve düşman neredeyse hazır durumdadır.
[1] “The Making of Juan Guaidó: US Regime-Change Laboratory Created Venezuela’s Coup Leader”, Max Blumenthal & Dan Cohen, Grayzone Project, January 29, 2019.
[2] Transforming Military Force: The Legacy of Arthur Cebrowski and Network Centric Warfare, James R. Blaker, Greenwood, 2007.
[3] The Pentagon’s New Map, Thomas P.M. Barnett, Putnam Publishing Group, 2004.
[4] “Declaration of a National Emergency with Respect to Venezuela”, “Executive Order – Blocking Property and Suspending Entry of Certain Persons Contributing to the Situation in Venezuela”, by Barack Obama, Voltaire Network, 9 March 2015.
[5] « Opération manquée au Venezuela », par Thierry Meyssan, Réseau Voltaire, 18 mai 2002.
[6] “Albert Einstein Institution : CİA tarzı pasif direniş”, yazan Thierry Meyssan, Tercüme Osman Soysal, Voltaire İletişim Ağı , 4 Haziran 2007.
[7] « Impérialistes de droite et impérialistes de gauche », par Thierry Meyssan, Réseau Voltaire, 25 août 2008.
[8] « Le manuel états-unien pour une révolution colorée en Égypte », Réseau Voltaire, 1er mars 2011.
Bizimle iletişimde kalınız
Bizi sosyal ağlardan takip ediniz
Subscribe to weekly newsletter