Michael T.Flynn ve arkadaşı Sebastian Gorka, her biri diğerinin kitabını tutarken. Cihatçı karşıtı politikayı temsil eden General Flynn, Ulusal Güvenlik Danışmanı görevinden istifaya zorlandı. Sebastien Gorka ise halen Başkan Trump’ın yardımcı danışmanlığı görevini sürdürüyor. Ona göre Şayrat bombardımanının görünen kısmı, Beyaz Saray’ın bugünkü politikasının gerçeğini gizliyor.

Emperyalizme son verme ve halkının çıkarlarına hizmet etme programıyla seçimleri kazanan Donald Trump, Beyaz Saray’a gelişinin üzerinden daha henüz üç ay geçmişken birden taraf mı değiştirdi?

Bu, 6 Nisan 2017’de Şayrat Üssünün bombardımanına ilişkin büyük çoğunluğun yaptığı yorumdur. ABD’nin müttefiklerinin tamamı bu eylemi insani ilkeler adına onayladı. Suriye’nin müttefiklerinin tamamı ise eylemi Uluslararası Hukuk adına onayladı.

Oysa Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde yapılan görüşme sırasında, Şam’ın bir kimyasal saldırı gerçekleştirdiği gerekçesi Genel Sekreterin temsilcisi tarafından desteklenmiyordu. Temsilci aksine bu aşamada bu saldırının nasıl gerçekleştirilmiş olacağını bilmenin olanaksız olduğunun altını çiziyordu. Hatta Bolivya sadece Beyaz Kasklılar yani propaganda ihtiyacına göre MI6 tarafından eğitilen El Kaide’ye bağlı bir grup tarafından doğrulanan bu saldırının varlığından şüphe ettiğini duyurdu. Şu ana kadar, tüm askeri uzmanlar savaşta kullanılan gazların, kesinlikle ama kesinlikle hava bombardımanlarıyla değil ama top ateşiyle yayılabileceğinin altını çiziyorlar.

Ne olursa olsun, ABD’nin Şayrat Üssüne yönelik gerçekleştirdiği saldırı görünüşteki beklenmedik sertliğiyle dikkat çekti: 59 adet BGM-109 Tomahawk füzesinin toplam gücü, yaklaşık olarak Hiroşima’da kullanılan atom bombasının iki misline eşdeğerdi. Oysa saldırı aynı zamanda etkisizliğiyle de dikkat çekmektedir: oluşan bir yangını söndürmeye kalkışırken şehit olanlar olduysa da, hasarlar o kadar önemsizdi ki hava üssü ertesi gün yeniden hizmet vermeye devam etti.

US Navy’nin bir « kağıttan kaplan » mı, yoksa bu operasyonun bir mizansenden mi ibaret olduğunu tespit etmek zordur.

Bu durumda Rus hava savunma sisteminin harekete geçmemiş olmasını daha iyi anlıyoruz. Bu da otomatik olarak devreye giren S-400 füze sisteminin önceden kasten devre dışı bırakıldığını düşünmemize yol açıyor.

Her şey sanki Beyaz Saray müttefiklerini kimyasal silah kullanıcılarına yani cihatçılara karşı bir savaşa sürükleyecek bir kurnazlık düşünmüş gibi gerçekleşti. Gerçekten de, Birleşmiş Milletlere göre bugüne kadar Suriye ve Irak’ta bu silahların kullanımının tespit edildiği tek somut vakalar cihatçılara atfedildi.

ABD son üç ay içerisinde, Cumhuriyetçi George Bush Jr (Syrian Accountability Act’ın savaş ilanını imzalayan) ve Barack Obama’nın (« Arap Baharı »nı destekleyen) yani « 1916 Büyük Arap İsyanının » yeniden basımı (İngilizler tarafından örgütlenen) politikasına son verdi. Öte yandan Donald Trump başta Alman, İngiliz ve Fransızlar olmak üzere müttefiklerini bu konuda ikna etmeyi başaramamıştı.

ABD politikasında radikal bir değişim gibi görünen gelişme üzerine atlayan Londra, Suriye, Rusya ve İran’ı hedef alan açıklamalarının sayısını arttırdı. İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson Moskova ziyaretini iptal etti.

Yalnız şöyle bir gerçek de var: eğer Washington politikasını değiştirdiyse, neden tersine Dışişleri Bakanı Rex Tillerson Moskova ziyaretini gerçekleştireceğini teyit etti? Ve Şayrat bombardımanı sırasında ABD’li mevkidaşının misafiri olan Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, ülkesinin Güvenlik Konseyinde Suriye’yi korumak için 6 kez veto hakkını kullanmış olmasına karşın neden bu kadar yumuşak bir tepki gösterdi?

Bu söylem birliğinin ve olgusal tutarsızlığın ortasında, Başkan Trump’ın yardımcı danışmanı Sebastian Gorka karşı yöndeki mesajlarını çoğaltıyor. Beyaz Saray’ın Devlet Başkanı Esad’ı hala meşru ve cihatçıları ise de terörist olarak gördüğünü belirtiyor. Gorka, Trump’ın genelde cihatçılara ve özelde IŞİD’e karşı planını hazırlayan General Michael Flynn’ın çok yakın dostudur.

Çeviri
Osman Soysal
Kaynak
El-Vatan (Suriye)