NSA, 1958’den beri Hintlilerin nükleer silahlarını izliyor

Hindistan’ın nükleer düzeneğini test ettiği Mayıs 1974’ten çok daha önce, ABD istihbarat topluluğu, daha önce de işaret ettiğimiz gibi, bu ülkenin sivil ve askeri alandaki nükleer sanayi faaliyetlerini gözetliyor ve analiz ediyordu [1]. Gizlilikleri kaldırılan Top Secret belgeler daha 1958’den itibaren, CIA’nin New Delhi’nin nükleer silah geliştirme olasılığı üzerinde çalışmaya başladığını ortaya koyuyor. Raporlar, nükleerle bağlantılı olarak nükleer strateji (silah geliştirilmesi de dahil), reaktörlerin kurulması, yabancı desteği, bizzat denemeler ve bunların ulusal ve uluslararası plandaki etkileri gibi geniş bir soru yelpazesi üzerinde yoğunlaşıyordu.

1974-1975 ve 1998 tarihli belgeler ABD istihbarat topluluğunun 1974 ve 1998’deki –şaşırtıcı bir şekilde birbirine benzeyen incelemeler- denemeleri önceden haber alamamasının nedenlerini ele almaktadır. Bu belgeler aynı zamanda bu incelemeler sonucunda tespit edilen eksikliklere çözüm olarak getirilen önerileri de içermektedirler.

Snowden arşivlerine ait yeni belgeler

The Intercept tarafından yakınlarda yayınlanan SIDtoday bültenleri, NSA’nın algılama programına dair bir özet sunmaktadır. SIDtoday NSA’nın en önemli bölümü olan Elektromanyetik İstihbarat Müdürlüğü’nün (SID-Signals Intelligence Directorate) kurum içi bültenidir. The Intercept yaptığı incelemeden sonra, söz konusu bültenlerin en ilginçlerini 2003’ten itibaren dokuz yıl boyunca kamuoyuna sundu [2]. Ajansta çalışan casuslar burada, neden ve niçin de olmak üzere yaptıkları işlere dair çok sayıda ayrıntıya yer veriyorlar.

Hindistan’ın 1998 ilkbaharında gerçekleştirdiği bir dizi nükleer silah denemesi İstihbarat topluluğunu hazırlıksız yakalamış, bundan neden daha önce haberdar olamadıklarını anlamak için ABD’de bir iç soruşturmaya neden olmuştur. Congressional Research Service’in yayınladığı bir raporda NSA ciddi bir şekilde eleştirilmiştir [3]. Benzer bir hata 2005 yılında tekrarlanmadı.

Ekim 2004’te, bir istihbarat programı olan RainFall « nükleer silah deposu olması ihtimali olan bir Hindistan tesisinden gelen sinyallerin yerini belirledi ». Bunun üzerine, NSA’ya ait birçok birim söz konusu sinyallerin Hindistan’a ait nükleer silahlarla ilgili olduklarını teyit edebilmek için işbirliği yaptılar. Ele geçen yeni veriler, Hindistan’ın nükleer silah kapasitesine ilişkin birçok « çarpıcı » bilgiyi ortaya koydu.

SIDtoday’e göre, RainFall programının Avustralya’daki tesisi, bir Hint nükleer tesisiyle ilgili olduğunu düşündüğü bir sinyal belirler. RainFall ve NSA’nın Tayland’taki diğer tesisleri (Indra ve LemonWood) arasındaki işbirliği sinyallerin kaynağını teyit eder ve Hindistan’ın yeni füze programlarına ilişkin bilgilerin ele geçirilmesi imkanı verir. Her ne kadar bu füze sistemleri yıllardan beri kamuoyunun dikkatini çekmese de (Sagarika adlı denizaltıdan fırlatılan balistik füze ilk kez 2008 yılında denendi [4]), NSA’nın sinyallere ulaşması, ortaklarının elektromanyetik istihbarat (SIGINT) anlamında ne yaptıklarını öğrenme imkanı verir [5].

Hindistan’ın nükleer silah geliştirme programına ilişkin elektromanyetik istihbarat anlamında yakın zamanlı bir başarı, beklentilerine yanıt vermek için Ajans programlarının gerçekleştirdiği yeni çapraz işbirliğini de ortaya koyuyor. Bu, ortak bir hedefe ulaşmak için birlikte çalışan SIGINT programları için mükemmel bir örnektir. RainFall Ekim 2004’te, Hindistan’ın nükleer silah deposu olduğundan şüphelenilen bir tesisin sinyallerinin yerini belirlemeyi başardı. Bunun üzerine « yabancılara ait uydu » (FornSat), LemonWood ve NSA’nın menşei belirlenemeyen sinyal analiz kolunu bu sinyalleri belirlemek, analiz etmek ve içeriklerinin Hindistan nükleer silahlarıyla bağlantılı olduğunu teyit etmek üzere işbirliği yapmaya yöneltti. Bu atılım, Ekim ayında sinyalin keşfedilmesinden beri ele geçirilen verilerin toplanmasını yaygınlaştırmak için LemonWood’a ek demodülasyon (taşıyıcı sinyal ile bilgi sinyalinin birbirinden ayrılması – ç.n.) donanımlarının konuşlandırılması gereğini öne çıkardı.

Bu donanımların konuşlandırılmasından hemen sonra, bu yeni şebeke veri toplaması sonucunda « olağanüstü » bir etkinlik göstermeye başlar. Verilerin işlenmesi sonucunda Hindistan’ın ilk füze denizaltısı (SLBM) Sagarika’nın, orta menzilli balistik füze fırlatan Dhanush’un (SRBM) ve bir pilotsuz uçak sisteminin varlığı ortaya çıkar.

Yeni imkanlarla veri toplanması aynı zamanda Hindistan Hava Kuvvetlerine ait iki farklı bomba hakkında da önemli bilgiler sağlar. Bunlardan birinin tipi belirlenemeyen çok etkili Fuel Air Explosive (FAE) olduğu düşünülmektedir. Daha henüz analiz birimleri tarafından tanımlanmamış olan diğeriyse, hava kuvvetlerinin kullandığı yeni nesil bir nükleer silah olabilir.

LemonWood uydu aracılığıyla kurulan iletişime (sansür edilen bilgiler) kesintisiz bir erişim sağlar. FornSat birimi, bu öncelikli ağa göre veri toplanmasını yaygınlaştırmak için bu üsle ve Trans-Asia Product Line (S2A4) işbirliği içerisinde çalışır.

Ajanslar arası işbirliği sonucunda ortaya çıkan verilerin toplanması çarpıcı bir sonuç verse de, en ilgi çekici olan Ajansın tüm birimleri arasında gözlemlenen artan işbirliği eğilimidir. Bir zamanların teknolojik meydan okumaları artık şimdi uyumlu, birlikte çalışılabilir ve yenilikçi bir NSA umudunu güçlendiren bir işbirliğinin sunduğu kolaylıklar haline gelmiştir.

Aynı zamanda, daha önce de belirttiğimiz gibi ABD NSA’sının New Delhi’ye « Apparition » adı verilen güçlü bir casus yazılım yerleştirdiğini hatırlatmamızda yarar var [6]. Bu program insanların nereden internete ulaştığını hassas bir şekilde belirlemektedir. Bu bilgiler Lethal Reaper tipi insansız hava araçlarının gönderilip hedeflerin ortadan kaldırılması için kullanılabilir. Top Secret raporlar, New Delhi’deki ABD Büyükelçiliğine yerleştirilen ve « Daisy » kod adıyla çalışan Special Collection Services (SCS, NSA ve CIA’nin ortak birimidir) bir gözetleme biriminden söz ediyor. Öte yandan Hindistan hükümeti, elçiliğin yürüttüğü casusluk faaliyetiyle ilgili sorulara herhangi bir yanıt vermedi ya da henüz bu konuda bir açıklama yapmadı.

Gizli belgelerin de ortaya koyduğu gibi, ABD istihbarat topluluğu Hindistan’ın nükleer denemelerini öngörme konusundaki yetersizliğiyle yakından ilgileniyordu. NSA, bu başarısızlığa yol açan yetersizlikleri belirleyip değerlendirdikten sonra, benzer bir başarısızlığın yeniden oluşma olasılığını azaltmak için alınacak önlemleri belirlemek üzere önerilerde bulundu.

ABD istihbarat topluluğu Hindistan’ın nükleer programını izlemek için hangi önlemleri almıştır? Yukarıda ortaya koyduğumuz durum bu türde verilebilecek bir örnekten ibarettir. On yıllardan beri ülkede devam eden Hintli bilim insanlarına yönelik bugün yaşanan katliam belli bir stratejinin sonucu mudur [7]? Homi J. Bhabha’nın içinde olduğu Air India’nın 101 sayılı uçuşunu gerçekleştiren uçağın Mont Blanc yakınlarda düşmesi bu önlemlerle doğrudan bağlantılı mıdır? Hindistan istihbarat servisleri bu operasyonlardan haberdar mıdır? Eğer öyleyse, Hindistan’ın nükleer programını hedef alan bu casusluk faaliyetlerini ve gizli operasyonları engellemek için bir strateji belirleyip uygun önlemleri aldılar mı? Öyle değilse, nükleer programımızın babası Homi J. Bhabha’nın öldürülmesine dair bir yeni soruşturma açılması başlangıç için uygun bir adım olacaktır.